Az çok tahmin edebiliyorum, başlığı okuduğunuz da kızacaksınız belki, diyeceksiniz ki “kölelik kalkalı” çok oldu bu da nerden çıkıyor!… Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşım köşesinde yazmıştı “Sanal Dünya Güzelleri” başlığını atmış, beni kahkahalarla güldürmüştü…
Bizler de kendimizi köle değiliz zannederken, meğerse telefonlarımızın, sanal medya uygulamalarının kölesi olmuşuz.
Şimdi düşünün bakalım, peki sizce kölelik gerçekten kalktı mı? Yoksa hepimiz, her geçen gün köleleşmekte miyiz? Hemen karşı çıkıp “Ben kimsenin kölesi değilim” dediğinizi duyar gibiyim. Ama ne kadar karşı çıkarsanız çıkın, hepimiz birer “Çağdaş köleleriz”.
İşyerinde patronunuzun, normal hayatımız da; cüzdanda duran, bize güven veren kredi kartlarınızın, dolayısıyla da bankaların köleleriyiz.
Kredi kartlarınızın bir kölesi değil miyiz? Peki köleliğin belli başlı ortak özellikleri nelerdir? Özgürlüklerin kısıtlanması, emeğin sömürülmesi değil midir? Geçmişte kölelere yapılanları okudukça nasıl üzülüyor ve insanlık dışı olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Oysa şimdi de sizler birer kölesiniz: Çağdaş köleler… Sistemin getirdiği ve gerektirdiği şartlarda kölesiniz…
Sonuçta mutlak bir tüketim toplumu oluşuyor… Sınırsız istemler ve doyumsuzluk ön plana çıkıyor.
Friedrich Nietzsche’in çağdaş kölelik konusunda: “İnsanlar geçmişte de olduğu gibi köleler ve özgürler diye ikiye ayrılır. İster devlet adamı olsun, ister tüccar, memur ya da akademisyen, kendine gününün üçte ikisinden azını ayıran herkes köledir” diyor.
Şimdi söyleyin bakalım siz kendinize ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Yoksa siz de bir çağdaş köle misiniz?
Tarihe baktığımızda eski zamanların köleleri, köle olduklarını biliyorlardı ve bir gün kurtulma umutları vardı. Bir eşya gibi köle adıyla alınıp satılırlardı. Yükümlülükleri çoktu, ağır işlerde çalıştırılırlardı, hiçbir hakları yoktu. Günümüzle kıyasladığımızda en azından açlık sorunları yoktu. Aç ve açıkta kalma dertleri yoktu. Oysaki modern zamanların köleleri böyle mi? Günümüzün çağdaş köleliği de çağ atlamış, isim değiştirmiş. Özünde ise değişen bir şey yok.
Bizim nesil hatırlar, Kölelik deyince akla ilk gelen Kunta Kinte’dir, 70’li yıllarda siyah beyaz tek kanallı televizyonlarda , her hafta bizi ekranlara çivileyen Kökler dizisini unutmak mümkün mü ?… Irkçılığı gerçek boyutta anlatan, insanları renklere ayıran önemli bir diziydi.. İnsanlara yapılan bu muameleler ne kadar çirkin bir şeyldi. Esir tüccarları tarafından bir geminin ambarına hapsedilen Kunta Kinte’yi izlerken mendillerimizi yanımızdan eksik etmemiştik.
Modernizm, birtakım kolaylıkları, olanakları ve yenilikleri beraberinde getirmiş olsa da aslında eskinin kölelik anlayışını silip atmamıştır.
Eski zamanlar da efendilerin daha namuslu, daha dürüst; modern zamanlarda ise namussuz ve hilekar olduklarını söyleyebilir miyiz? At arabasına binen insanlar da daha az merhamet ve insanlık, uçak ya da otomobile binen insanlarda daha çok sevgi, merhamet ve insanlık olduğunu söyleyebilir miyiz?
Güler yüz ve merhametin tıraşlı yüzlerde, sevgi, adalet ve doğruluğun kravatlı adamlarda bulunduğunu söyleyebilir miyiz?
O zamanlar kölelerin efendileri belliydi. Peki, çağdaş kölelerin efendileri kim? Şimdi bilinen ama görünmeyen efendiler var. Çağdaş köleler, köle olduklarının farkında olmadıkları için birileri onları uyandırıncaya kadar köle olarak yaşamaya mahkûm kalacak gibi görünüyorlar. Çoğu zaman da sonsuza kadar köleliğe mahkumdurlar. Efendilerini tanımadıkları ve bu bilince sahip olmadıkları için, kölelikten kurtulma çabaları da olmayacaktır. Çağdaş kölelere efendilerini kim gösterecek? Burada suçlu kim? Köleler mi? Efendiler mi?
Alışveriş merkezlerinin, eğlence yerlerinin, şatafatlı çarşıların, zevk alınacak yerler olarak kabul edildiği çağdaş dönemler yaşıyoruz. Bu çağdaş(!) dönem ise her insanı çağdaş bir köle durumuna getirdi. Ama ne yazıktır ki bu durumdan kurtulma çabası da yok insanların. Gün geçtikçe belli bir davası olmayan, fikirsiz; her zaman emir almaya alışık, güçlüye boyun eğen, itiraz etmeyi bilmeyen, sorgulamayan, düşünmeyen, koyun kişilikli, ezik ruhlu insanların sayısı artıyor.
Bu haftaki yazımı;
Ünlü Fransız yazar ve düşünür Voltair’e ait bir sözle bitirmek istiyorum.
‘‘Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir.’’
Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere.. Bayramınız kutlu olsun
Hoşçakalın, ama hep dostça kalın…
CELAL KODAMANOIĞLU
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Yorum Yazın