İncilay ÖZDEMİR
İçimizde öyle biri yaşadı ki, çoluk çocuk, genç yaşlı, fakir zengin, cahil veya alim olsun, onu sevmeyen tek kişi yok.
O, öyle büyük yıldız ki, onun ışığının değip geçmediği hiçbir hane yok...
Onun filmlerini, çocukluğumdan beri ne kadar seyrettiğimi hatırlayamıyorum...
Kemal Sunal'ı kaleme almaya karar verdiğimde, televizyonum açıktı. "Şabaniye "filmi başlamıştı bile.
1984 yapımı bu filmin yönetmeni, Kartal Tibet, senaristi, İhsan Yüce'ymiş. Bizleri duygu seline kaptıran müziklerin yapımı ise, Cahit Berkay'a aitmiş.
Film, kan davasından kaçıp, kadın giysileriyle şarkıcı olarak sahneye çıkınca, kanlısını kendine aşık eden "Şabaniye"'nin güldürüsü.
Bu Şaban serisi gibi, diğer filmlerinde de, Şaban'ın temiz yüzü, kendisine özgü söylem, davranış biçimiyle birleşiyor. Ve sıradışı, bir o kadar da olağanüstü oyunculuklar çıkarıyor.
Kemal Sunal, yıllarca hepimizin gönlüne girdi. Kara mizah filmlerinde, onu sevmeyi öğrenirken, aslında içinde bulunduğumuz toplumun sosyal, ekonomik yapısına ayna tutuyorduk.
Filmlerinde, çoğu zaman, garibanlığı altında kahramanlık yatan karakterleri canlandırıyordu. Ve bizler onun olmayacak hayallerine kolay ulaşması ile, hayata daha bir iyimser bakıyorduk.
Ayrıca Kemal Sunal'ın iş disiplini de çok iyiydi. Tiyatrodan geldiği için, bu normal sayılabilirdi. Aile hayatı da düzenli, medyaya pek yansımaz biçimdeydi. Örnek bir sanatçı, örnek bir aile babasıydı . Onun azmi de dikkat çekiciydi. Şöhrete ulaştıktan sonra bile, gidip üniversite okuması, takdire değerdi.
Kemal Sunal, filmlerinden hiç bahsetmez, ne basınla, ne herhangi bir kişiyle polemiğe girmezdi. Sade bu yönüyle bile, zamanımızın komedyenlerine örnek olması gerekir.
Şu günlerde Kemal Sunal'ı daha çok özlüyoruz...
Yorum Yazın