Hayattayız ve yaşıyoruz, doğaldır ki çevremize karşı iyi ve güzel olanlara övgüler sunup, kötü ve zararlı olanlara eleştiriler yapıp yerecek söz ve davranışlar sergiliyoruz. İnsanın formatı da fıtratı da tepki verir, yaşama müdahildir, tepkisiz ve ilgisiz olması da yaratılışa aykırıdır. İnsanız elbette farkındalık içinde, farkında olarak, iyi ve güzel olan her şeyin çoğalması için taraf olacağız, kötü ve çirkin olan her şeyin de bitmesi, yok olması için gayret edecek, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. İnsan bu farkındalık seviyesi ile hareket ederken süreç ve şartlar hangi durumda olursa olsun, etik değerleri, insanlığını, etkileşim sebep ve gerekçelerini an olsun unutmamalı, akıllı ve vicdanlıyız madem aklından çıkarmamalı.
..
Gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra bir başka topraktan 100 tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. İlk başta hiçbir şey olmayacaktır.
Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz.
Kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. Oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir.
O nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen; Kavanozu sallayan kim?
..
Kaosun oluşumunu isteyenler gibi at gözlüğü takmış, piyon görevi üstlenmiş, günübirlik çıkar ve menfaati dışında hiçbir şey düşünmeyen milyonlarca insan var sen ben gibi, içimizde, aramızda hayatını sürdüren. İnsan manevi kavramlardan tamamıyla soyutlanmış, sıyrılmışsa, kanun nizam hallerini bilmediği gibi, etik kurallardan da nezaket, zarafetten de bihaber hayat şeklini yaşar. Bu tercihlerle oluşturulmuş hayata “İNSANCA” deme şansımız çok düşüktür, yapılanması ve tercihleri hayvanların yaşam şekline dair çokça uyumluluk gösterir. Karnını doyurmak, barınmak, fırsat buldukça zevk almak, ahlak, disiplin, aklın emrettiği tüm doğrulardan uzak kalmak, etik değeri olmayan ya da uzaklaşmış insanın yaşam şekli, hayatı bu şekilde anlamak.
İnsanoğlunun bu zaafını bilen yine insan, insanlar, bu durumdan nasıl faydalanırım, kargaşa çıkartırsam nasıl menfaatler elde ederimi, mikro ve makro seviyelerde düşünüp hayatlarımıza katıyorlar. Kargaşa birkaç kişinin kavgası gibi cüzi boyutta olabileceği gibi, milyonlarca insanın canına ve malına kastedecek, çokça devletin, milletin savaşması şekliyle de hayata geçirilebiliyor. Hangi durum, hangi şartlara haiz olursak olalım, hangi bilgilerden ve etkileşimlerden haberdar olmuş olursak olalım, sürekli kendimize sormamız gereken soru; “kavanozu kim sallıyor”.
Mücadele ruhumuzu kaybederek pasif, tepkisiz, etkileş imsiz, farkındalık içinde olmadan ot gibi bir yaşamdan bahsetmiyor, önermiyorum elbette. Aklımızın onay vermediği, vicdanımızın rahat etmediği, yüreğimizin tamam demediği her olay her oluşum, daha çok daha fazla düşünmemize, bilgilenmemize, irdelememize kapılar açmalı.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın