Bir insanın benlik değeri normalde ilerleyen yıllarla birlikte artar.
Psikolojik araştırmalara göre kadınlarda benlik değer duygusu erkeklere nazaran düşüktür.
Çoğu kadın ‘ben kimim?’ ve ‘ne yapabilirim?’ gibi sorular üzerinde daha az durmaktalar.
Bilinçli bir şekilde benliğini algılamamak, eksi ve güçlü yönlerini bilmemek, gizli potansiyellerini ve becerilerini keşfetmemiş olmak olgunlaşmamış benlik konseptine dolayısıyla daha az pozitif benlik algısına yol açmaktadır.
Genelde gösterişli bir dış görünüşün arkasında gerçek karakterinin kabul görülmesine yoğun açlık hisseden, duygusal ihmale uğramış, ne yapacağını bilemeyen bir çocuk saklanmaktadır.
Öz benliğin keşfi iyileşmenin başlangıç noktasıdır. Bunun için içindeki çocuğa sabırlı ve özenli yaklaşım gerekmektedir.
Ben de çalışırken çoğu kadınlarla hiç ya da düşük seviyede sabit olmayan benlik değeri olduğunu gördüm.
Bir çoğu dışarıya karşı güçlü ve özgüvenli bir imaj çizerek
kırılmış, emin olmayan, değersiz hisseden bir kız çocuğunu bu şekilde gizlemeye çalışmakta.
Mükemmelliyetçilik, yüksek performans sergileyerek ve kendilerinden yüksek beklentilere girerek, dış görünüşe özen göstererek kendilerince dış dünyanın onlardan istediği ideal bir şablona uymaya çalışmaktalar.
Bu, zamanla ama yorucu ve yıpratıcı olmaktadır.
Bu kadınlar eleştiri ve red karşısında hemen kırılmaktalar. Ufak bir saldırıda benlik algıları çökmekte, ‘güçlüyüm’den aşağılık kompleksine doğru kaymakta, sonunda değersizim sevilmeye değmem inancında bitmektedir.
Dalgalanmalar, inişler, çıkışlar hayatlarını belirlemektedir.
İçsel dengeleri de dışarıya yansıttıkları imaj gibi çabuk kırılgandır. İlerleyen yıllarda gerçekleştiremedikleri hayalleri, ilişkilerde yaşadıkları hayal kırıklıkları ile parçalanır.
Bu kadınlar çoğu zaman nadiren ya da hiç canlı ve kanlı hissetmeyi başaramazlar.
Bu içsel dengesizliğin sonuçları olarak korkular, depresyonlar, burn out (tükenmişlik sendromu), anoreksiya veya bulemi gibi yeme bozuklukları görülebilmektedir.
Çoğu vakada sebebi ise kırılgan, yanlış veya çocuklukta bozulmuş benlik algısıdır.
Erkekler kendilerine gereğinden çok değer biçtiklerinde (üstünlük hissi) bu kadınlar genelde ışıklarını gizlerler.
Her iki tutumda insanı kendi gerçekliğinden uzaklaştırır.
Kadınların özgürleşmelerine ve maddi açıdan bağımsız olmalarına rağmen zeki ve otonom kadınlar arasında ilişki başlar başlamaz erkeğin yönetimine kendisini teslim edenler çok fazla. Buna neden olan bağımlı ve boşuna değer ve kabul görmeye çabalayan rol modeli annesidir: iyi bir kadın kocasına hizmet eder. Cinsellik dahi daha çok erkeği tatmin etme yönünde görevi, farkında olmadan maddi bakımını yüklenmesine ve korumasına karşılık olarak görülmektedir.
Ataerkil topluma hizmet eden ve dolayısıyla kadınlardan istenilen kadınsılık anlayışına bağlı olarak kadınların özgüveni ve bağımsızlığı oluşmamaktadır.
Hayatına erkeğin girmesiyle sözde güçlü kadın gider yerine zayıf kadın gelir, çünkü ancak kendisi zayıf olursa, erkeğin kendisini daha güçlü, yani erkek hissedeceğine inanır. İstisnalar kaideyi bozmaz. İş tecrübelerime dayanarak şunu diyebilirim: kadınlar özgüvenli bir şekilde erkeklerin karşısına çıkarsa, erkeklerin özgüveni sarsılmakta.
Erkekler bunu onların üstünlük fantezilerine saldırı gibi algılarlar. Böyle kadınları erkeksi, dominant, huysuz, geçimsiz, zor, karışık, kavgacı, dişli olarak kabul ederler.
Toplumsal mitler ve kadın olma üstündeki etkilerin yanı sıra anne ve baba tarafından kız çocuğunu eksik olarak kabul görme de değersizliği pekiştirmektedir.
Çocuk istismarı deneyimleri de gerek fiziksel gerek cinsel gerek sözel veya duygusal sadece benlik değerini değil çocuğun öz benliğini yok etmektedir. Bu tür tecrübeler suçluluk duygusuna, kötü biri olma hissine, utanca, kendinden nefret etmeye yol açmakta.
İstismar kadınları ömür boyu mağdur eder, rehabilite edilmezse.
Bu mağdur/kurban tutumu sonra karşı cinsle ilişkilerde kendini belli eder ve eşler arası sıkıntıların zeminini oluşturur.
Bir taraftan insan olarak sevilmemekten korkarlar, diğer taraftan sevdiği insan tarafından yine kullanılmaktan, terk edilmekten, incinmekten korkarlar.
Bu korkular da paradoks bir şekilde partnere yapışmaya neden olur.
Hem yakınlık ararlar hemde aslında ondan korkarlar.
Özellikle geçmişleriyle yüzleşmeyen, her zaman işlevsel olan, dışarı temsil ettikleri kişiliğe uyum sağlamak için çabalayan kadınlar rolüne hizmet etmek adına tekrar tekrar hep değersizlik hissini artıran erkekleri seçerler.
Oysa sağlıklı bir benlik algısı için sevgi dolu, saygılı, kabul eden, destekleyici çevre önemlidir.
Özellikle kendisi bu çevreyi seçebilmesi, seçmesi sağlıklı benliği güçlendirir. Olduğu gibi olabilmeyi yaşamalı. Zayıf ise çekinmeden başkalarının yanında bunu gösterebilme rahatlığına sahip olmalı.
Değerini bilen başkalarının onayına ihtiyaç hissetmemektedir.
Otonomdur, karşısındakiyle göz hizasındadır, kendi gerçekliğini kendi değerlerine göre yaşar.
Sağlıklı benlik değeri sağlıklı bir şekilde kendisini sorgulamaktan geçer. Bu yolda ki hedef sorumluluklarını yüklenmek ve kurban rolünden çıkmaktır.
Bunun için düşük benlik değerinin sebebini araştırmalıdır. Bu esnada kendisini gözlemlemesi ve adım adım eski davranış modellerini, iyileşmeyen içsel inanışlarını düzeltmesi yardımcı olacaktır.
Kendi değerinin bilincine varmalı, kendisini tanımalı, kendisini kendisi yapan özgeçmişiyle birlikte kabul etmeli.
Kişiliğini güçlendirmeli, benliğini ve dürüstlüğü geliştirmeli ki, düşünce, duygu ve davranış uyum içinde olsun. Maskeye ihtiyaç duymayacak hale gelmeli. Korkuları ve zayıf yönleriyle yüzleşmeli ve kendisine merhametle yaklaşıp kendisini olduğu gibi kabul etmeli.
Kendisine ve değerine evet demeli.
Kendi (içsel) gücünü hissedebilmesi için bunlar şart.
İnsanlar canlıların arasında en değerli varlıktır.
Buradan bütün kadınlara saygıyla sesleniyorum,
lütfen kendi değerinizi bilin,
lütfen en iyi dostunuz kendiniz olun,
lütfen gücünüzün bilincinde olun….
Haftaya yeniden Habercaddesinde buluşmak üzere hoşcokalın dostlarım
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG VE AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın