İyi günler Haber cadddesi okurlarım, sizlerden gelen güzel yorumlar beni şevklendiriyor, daha çok, daha çok yazı yazmak istiyorum ama yerimiz ve zamanımız kısıtlı onun için haftada bir de olsa sizlerle buluşuyoruz,
Bu hafta yazıya “ İyiliğin karşılığı kötülük olmamalı” diye başlık attım,
Cemal Süreya der ki
Üzüldüğüm şey, değmeyenlere yüreğimin değmiş olmasıydı..”
Mehmet Akif’ten bir mısra vereyim size, o da derki,
“Ok atmayı kime öğrettimse önce bana nişan aldı!
Şairlerimiz, yazarlarımız bu konu hakkında o kadar çok eyler yazmış, şiirler dizmiş ki, yazmakla bitmez,
Yani örnekler çok mesela , yüzme bilmeyen biri havuza düşer, boğulmak üzereyken, yüzme bilmesen bile atlar çıkarırsın. Ne bileyim yolda rastladığın fakire ekmek verip, kedinin karnını doyurursun veya bir hastayı, hastaneye götürmek gibi şeyler.
Bunları iyilikten saymıyorum çünkü düşeni kaldırmak, zaten her insanın yapması gereken şey değil midir?
Genelde dilimizde pelesenk olmuştur, hep demiyor muyuz? “İyilik ettim, kötülük buldum”
Haydi biraz fikir jimnastiği yapalım, mesela dedik ya Yüzme bilmediğin halde insanlık yapıp, havuza düşüp de boğulmaktan kurtardığımız insan, “-Niye bana suni teneffüs ettirdin?” demeyecek aksine size minnettar kalacaktır.. inanın! Siz Kediye bir parça et verdin diye, kalkar sizi tırmalamaz, sanmıyorum. İhtiyacı olana edilen her türlü yardım, farklı yerimizden dokunur, mutlu eder.. Şu var ki, iyilik yapmak adına, ettiğimiz kötülükler..
İşte bunlardan bahsediyorum
Bu hayatta karşımızdaki, her kim olursa olsun, kendimizi hırpalayıp, boyumuzu aşan fedakârlıklar var ya; İşte biz bunlara “iyilik ettik” diyoruz. Ama değil!, dostumuz, arkadaşımız, yoldaşımız, evladımız,
Bunlardan birinin altından kalkamadığını zannettiğimiz sorumluluklarına Ortak olup, ta ki bam telimiz atana kadar sabredip, sonra ruhen infilak edince, bütün emeklerimizin karşılığını göremediysek, itham etmeye başlıyoruz yalan mı?
O iyilik adını verdiğimiz, hiç karşılıksız, bizi üzen, ezen, boyumuzu geçen fedakârlıklara artık kırmızı ışığı yakıp “dur !” demeliyiz. Her şey bir yere kadar!
Mesela ne bileyim ; bir öğrenciye eğitimine katkı sebebiyle, bir müddet için burs adı altında yardım edebilirsiniz ama bu onu bir ömür başınızda taşımanız anlamına gelmez değil mi aynı şey değil.
Benim anladığım kadarıyla, yapılması gereken iyilik nedir, biliyor musunuz?
Eğer durumunuz varsa, yere düşen birini kaldırmak, demiyorum. Bu zaten gözü gören her insanın üzerine bir vazifedir. Tanıdığınız bir yoksulun hayatını kurtarmak! Ona ev, iş ve yaşaması için bütün ihtiyaçlarını temin edip, O kişinin bir ömür, kimseye muhtaç olmamasına sebep olmaktır bence en güzel iyilik bu! Yoksa bir ömür, bir canlının mesuliyetini üzerinize alıp, onu sırtında taşımak değil..
Hiç bitmeyen fedakârlıkların sonu,
-Otur evladım, sıfır aldın!” diyen bir öğretmene,
-Ama ben hepsini doğru yaptım” diyen bir talebenin durumu gibi
hayal kırıklığıdır.
Dünyadaki görevlerimizi iyi anlamak lâzım, iyilik yapıyorum derken
kötülük etmemek gibi. İyilik etmekle, sınırsız fedakârlıkta bulunmak aynı şey değil hay Allah yine köşemiz doldu, neyse haftaya başka bir konuda buluşmak üzere kalın sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın