Bazen bir şey isteriz, ancak ne kadar uğraşırsak uğraşalım, yapamayacağımızın farkındayızdır. İsteğimiz zayıf olduğu için yapamayız. Yani istek/irade hiçbir şekilde bazı insanların "Eğer istersen, o zaman yapabilirsin!" dediklerinde düşündüğü kadar kolay değildir. Özgür irade meselesi, hayattaki her şey gibi göründüğünden daha karmaşıktır.
İrade ve seçim özgürlüğü, istediği gibi hareket etme yeteneğidir. Kısacası: İrade, insana standart bir koşul olarak atfettiğimiz türden bir özgürlüktür. Kant'a göre, bu özerklik biçimi, herhangi bir irade nesnesinin özelliğinin etkisinden bağımsız olarak, makul bir varlığın iradesinin kendisi için bir yasa olma yeteneğinden oluşur. Öte yandan Schopenhauer, "İnsan istediğini yapabilir, ama istediğini isteyemez," diye öne sürdü. İnsanın kendi eylemlerini belirleyip belirlemediği sorulduğunda, şu bakış açısı savundu: Özgür irade yoktur.
Schopenhauer böylece insan irade özgürlüğüne dair derin bir felsefi değerlendirmeyi ifade eder. İnsanın karar verme ve eylemler gerçekleştirme yeteneğine sahip olmasına rağmen, yani istediğini yapabileceğine, ancak onu bu kararları ve eylemleri yapmaya neyin motive ettiği üzerinde bir kontrolü olmadığına, yani istediğini istemediğine inanıyordu. Bu, arzularımızın ve dürtülerimizin genellikle dış koşullardan, iç içgüdülerden veya bilinçli kontrolümüzün ötesindeki bilinçsiz faktörlerden etkilendiği anlamına gelir. Bu anlamda, irade tamamen özgür değildir, çünkü kendimiz seçmediğimiz birçok faktör tarafından şekillendirilir. Schopenhauer bunu insan özgürlüğünün bir kısıtlaması olarak gördü.
Beyin araştırmalarındaki ampirik araştırmalar, zihnimizin bilinçli kontrolümüz olmadan çalıştığını ve kararlar aldığını göstermektedir. Son yıllarda, beyin araştırmaları, özgür irade hakkında ilginç bilgiler elde etti ve bu da onunla ilgili felsefi tartışmayı etkiledi. En önemli noktalardan bazıları şunlardır:
Nörolojik süreçler
Araştırmalar, beyindeki belirli nöral aktivitelerin bilinçli karardan önce bile gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin, Benjamin Libet'inkiler gibi deneyler, beynin kararları biz farkına varmadan önce verdiğini göstermiştir. Libet deneyleri heyecan yarattı çünkü bilinçli irade değil, eylemlerimizden sorumlu olanın bilinçaltı süreçler olduğu kanıtlanmış gibi görünüyor. Sonuçlar, iradenin bağımsız bir otoriteden çok beyin tarafından üretilen bir his olduğunu gösteriyor.
Bu, kararlarımız üzerinde gerçekte ne ölçüde kontrole sahip olduğumuzla ilgili soruları gündeme getiriyor, ancak bilinçli olarak kontrol edemediğimiz ve kontrol etmediğimiz birçok faktörden etkileniyor.
Etkileyen Faktörler:
Bilinçsiz kararlar: Kararlarımızın çoğunun bilinçsizce verildiği ve bilincimizin ancak daha sonra karar verme sürecine müdahale ettiği iddia edilmektedir. Bu, özgür irade duygumuzun muhtemelen daha çok bir yanılsama olduğunu gösteriyor.
Duyguların ve çevrenin etkisi: Beyin araştırması ayrıca duyguların, deneyimlerin ve çevresel faktörlerin kararlarımız üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bu faktörler bilinçsizce hareket eder ve seçimler algımızı etkiler.
Nöroetik: Beyin araştırmalarının bulgularının da etik sonuçları vardır. Davranışlarımız ve kararlarımız büyük ölçüde nörolojik süreçlere bağlıysa, bu eylemlerimizin sorumluluğunu sorgulayabilir.
Genel olarak, beyin araştırmaları, özgür iradenin ilk bakışta göründüğünden çok daha karmaşık olduğunu ve bilinçli deneyimimizin dışında yatan birçok faktörün irademizde rol oynadığını göstermektedir.
Özgür irade de çeşitli faktörler tarafından engellenebilir veya kısıtlanabilir.
Bunlar:
İç çatışmalar: Korku, suçluluk veya şüphe gibi duygusal ve psikolojik çatışmalar karar verme yeteneğimizi etkileyebilir. Farklı istekler veya değerler arasında bölünmüş hissedersek, bu bir tıkanmaya yol açabilir.
Alışkanlıklar ve otomatizmler: Genellikle kararlarımız hakkında bilinçli olarak düşünmeden alışkanlık veya rutin olarak hareket ederiz. Bu otomatik davranışlar bilinçli olarak seçim yapmamızı engelleyebilir.
Dış etkiler: Sosyal normlar, başkalarının beklentilerinin yanı sıra kültürel ve sosyal etkiler seçim özgürlüğümüzü sınırlayabilir. Bazen belirli beklentileri karşılamak zorunda hissederiz, bu da kendi arzularımızı arka plana iter.
Duygusal durumlar: Korku, öfke veya keder gibi güçlü duygular yargımızı etkileyebilir ve rasyonel kararlar vermemizi engelleyebilir. Böyle anlarda, genellikle düşünceli bir seçim yapmak yerine dürtüsel davranırız.
Bilgi eksikliği: Bir karar vermek için yeterli bilgiye sahip değilsek, özgür irademizi sınırlayabilir. Cehalet veya yanlış bilgilendirme, en iyi seçenekleri düşünmememize neden olabilir.
Bilişsel çarpıtmalar: Algımız ve düşüncemiz genellikle nesnel kararlar vermemizi engelleyen bilişsel çarpıtmalardan etkilenir.
Fiziksel ve zihinsel sınırlamalar: Hastalık, zihinsel bozukluklar ve bağımlılık, kendini kontrol etme ve karar verme yeteneğimizi sınırlayarak özgür iradeyi de etkileyebilir.
Duygu kontrolünü, dikkat kontrolünü ve eylem kontrolünü etkilerler.
Bütün bunlar, özgür iradenin her zaman özgür olmadığını ve birçok iç ve dış etkinin irademizi ve karar verme yeteneğimizi güçlü bir şekilde etkileyebileceğini göstermektedir.
Yani bir şey istiyorsak ancak yapamayacağımızı düşünüyorsak, bu tıkanıklığın üstesinden gelmeye yardımcı olan bazı stratejiler vardır:
Kendini yansıtma: Neden bunu yapamayacağınızı hissettiğinizi anlamak için zaman ayırın. Sizi geri tutan belirli korkuları, şüpheleri ve engelleri belirleyin.
Gerçekçi hedefler belirleyin: Büyük hedefleri küçük, ulaşılabilir adımlara bölmek yararlıdır. Böylece bunalmış hissetmeden ilerleme kaydedebilirsiniz.
Destek isteyin: Güvenilir insanlarla konuşun veya profesyonel destek alın. Çoğu zaman, düşüncelerinizi ve duygularınızı paylaşmak ve dışarıdan bakmak yeni bakış açıları ve yararlı destek sunabilir.
Yeni beceriler öğrenin: Hedefinize ulaşmak, öğrenmek, ihtiyacınız olanı elde etmek ve kendinizi eğitmek için kaynakları kullanmak için gereken becerilere sahip olmadığınızı düşünüyorsanız.
Görselleştirme: İstediğinizi elde etmenin nasıl bir şey olduğunu hayal edin. Görselleştirme, motivasyonunuzu ve özgüveninizi güçlendirmeye yardımcı olabilir.
Farkındalık: Gevşeme ve nefes egzersizleri gibi uygulamalar, korkuları ve içsel blokajları azaltmaya ve zihni temizlemeye yardımcı olur. Sakin, açık bir zihin, net kararlar almayı ve bunları uygulamayı kolaylaştırır.
Ama her şeyden önce: kendinize baskı uygulamayın, sürece saygı gösterin ve aksilikleri kabul edin. Kendinize karşı sabırlı olun ve aksiliklerin sürecin bir parçası olduğunu kabul edin. Her adım, küçük olsa bile, sizi istediğiniz hedefe yaklaştırır…
Haftaya Haber Caddesinde başka bir konuda buluşmak üzere hoşça kalın
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG VE AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın