Madem varız, yaratılmışız, insanız, kendimizi tanımakla başlamak en doğrusu. Kendimizi ailemizi, büyük ailemizi, köyümüzü, kasabamızı, şehrimizi, bölgemizi, vatan ve milletimizi. Tanımak, sahiplenmek, iyi güzel, övünmemiz gerekli yerlerini dile getirip motivasyon sağlamak. Moral bulup yaşam enerjimizi artıracaksa TÜRKÜM demek ne muazzam. Ne Türk olmak ne de bir başka millete tabi olmak zerrece üstünlük katmaz, zerrece geride bırakmaz. İnsan toplumun en küçük parçası,en ayrıştırılmış hali ise birey olarak,hangi millete dahil olacağı da kendi kontrolü dışındaysa, ırk bir kazanım ve övünç sebebi olamaz. İnsanlığa katkın ve millet olarak katılım, sunum ve adalet duygularını pekiştirerek merdivenleri tırmanırsın.
İnsanın mensubu olduğu millet tarih boyunca insanlara, hayvanlara, doğaya, bilim, sanat ve teknolojiye katkıları ile dile gelir, övünç sağlar.Yaratılış doğamızdandır ki övgüye tabi olmaktan zevk alır, mutlu oluruz. Denge unsurunu atlamadan yükselen değerlerimizin farkında olmak gibi zayıf ve yetersizliklrimizi bilmekte bir kazanım kabul edilir. Dünya da ikiyüze yakın devletten bahsederken kaç millet sayabiliriz. İnsanlar kendi adlarının dillendirilmesinden, aile adlarının anılmasından mutluluk duyarlar, açık ya da gizli egoları okşanır. Denge unsurunu gözardı etmeden kişi motivasyon bulabileceği her tanım ve girişimden kaçmamalı. Güncel haliyle “Evet sen bunu başarmıştın yine başarabilirsin” oksijenidir. Türk milleti tarihte bütün yokluk ve yoksulluk içinde küllerinden var olmuşsa bu bilinç ve bu bilinci sıklıkla paylaşan ‘Mustafa Kemal ATATÜRK’ dür.
<< Fransız yazarı Emil Ludwig Atatürk’e “Türk Nedir?” sorusunu sormuştu. Atatürk kendisine şöyle yanıt vermişti: “Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla umut etmediği müstesna bir mevcudiyetin yüksek tecellesine sahne olduğu en aşağı 7.000 senelik bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı; o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela ürker gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu; Türk oldu… Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır; dünyayı o aydınlatan güneştir. >>
Dehasıyla ATATÜRK Türk tanımın da çok eskilere dayanan var oluşumuzu da dillendirmiş, dışarıya korku ve endişe sunmuş kendi milletine de övgü ve başarılarından dolayı ödüllendirir gibi madalya sunmuştur. Sadece tarihe not düşülen Türk olma övgüsünü almak mutlu olmamıza yeter mi ? tabi ki hayır. “Benim söylediklerim bilimle ters düşerse bilimi tercih edin” diyen, bakışımızı, yönümüzü bilime, sanata, teknolojiye çeviren ve oluşması için top yekun eğitim ve öğretim seferberliği başlatan da ATATÜRK’ dür.
Basit örneklemeler de mümkün, dünyaya geldin büyüdün ideal boy, kiloya ulaştın, ailen parasal olarak ilk yüzde beşlik dilimde, daha ötesin de akademik kariyeri olan anne babaya sahipsin vs vs. Kişi devam eden hayatın da sahip olduklarından elbet faydalanır, katkı alır. Kendi uğraş ve mücadelesi sonucu üzerine bir şeyler koyamazsa ,artı sağlayamaz ise, bu iyi başlangıç mutluluk değil bunalım sebebidir. Türk olarak geldik dünyaya tarih boyunca elde edilen yükseliş ve kazanımları görüp, bilip, kendimize kabul edilir kıstaslar ile doğru bir yol haritası çizmek zorunluluğumuz vardır.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın