Yaşadığımız hayatın tekdüzeliklerini, rutin tekrarlarını bir kenara bırakırsak, bazen aynı gün içinde bazen ayda yılda bir imtihanlara tabi oluruz. İmtihanların süreç içerisindeki sıklığından ziyade bizim için ne ifade ettiği, getirisi ve götürüsü, derinliği, anlamlandırmamız en önemli olanı. Hani şu okullarda ki rutin sınavlar, sürücü ehliyeti almak için girdiğimiz sınavlar, bröve sahibi olmak için katıldığımız sınavlar ya da çokça çeşitli becerilerimizi artırmak için müdahili olduğumuz kurs ve sınavlarsa, tekrarı var, telafisi var. Nedir aradığımız, kalbimize hitap edecek, ruhsal bütünlük kurabileceğimiz bir yaren ise, hayatımıza eşlik edecek bir eş, arkadaş ise, bu sınavı en başarılı şekilde yaşamamız ve mutlak mutlu sona ulaşmamız gibi bir zorunluluğumuz, mecburiyetimiz var. Kendimiz olarak güm gerçeklerimizin farkında ve farkında olarak istediklerimizin, an olsun gaf yapmadan, an olsun anlık hataya, yanlışa düşmeden, duruşumuzla, tavrımızla, tarzımızla kendimiz olmak. Bir yaşanmış hikâye ve vurgusu, yol ayrımı ve ruhsal olarak aradığımız mı, somut güzelliklere kendimizi kaptırmamız mı?
..
Ewan 22 yaşına o sene basmıştı, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore'deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere'den ayrılacaktı, hiç bir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.
Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan'i da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane görevlisine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:
'Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore'ye gidiyorum, sizi tanımak ve sizinle mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.'
Holly'den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı ardına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı. Ewan'ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly'i görmek istediğini yazdı.
'Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen' diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi.
'Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.' dedi.
Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly'i aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzun boylu, çok güzel, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiç bir şey yoktu. Kadın gözlerine baktı ve 'Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?' diye sordu.
Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu. Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine âşık olduğu kadın duruyordu. Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly'le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı, 'Merhaba Holly' dedi gözlerinin içi gülerek. 'Pardon' dedi kadın. 'Ben Holly değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Sizi garın çıkışındaki kafe de bekliyormuş...'
..
Erkek olun, kadın olun, ne fark eder ki, kafanızda kurguyu oluşturdu, kendinize ben ne yapardım diye sormuşsunuzdur! Yüreğe, ruha aşık olma beceriniz varsa bende hikayenin kahramanı gibi yapardım diye düşünürsünüz. Ruh, yürek işleri bana göre değil, ben gördüğüme göre hareket ederim düşüncesine sahipseniz, diyecek lafım yok. Hayat bir sınavsa, bahis konusu kararı vermek, hayatınızın sınavına girmekle eşdeğer, yeter ki aklınız ve yüreğiniz işbirliği içinde hareket etsin, çalışsın.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın