Ah ne güzeldir hayatta ki güzellikleri de farklılıkları da fark edip, ne yapabilirim diye düşünmek ve dokunmak, iyiye, güzele, gelişime dair. Bende hiç tanımadığım bir genç öğretmenin gıyabında yaptığı güzel bir dokunmaya övgüler yağdırarak, bir güzel insana, bir öğretmenimize dokunacağım. Sizler de bu yazıyı okuduktan sonra “HELAL BE” diye bir düşünceyi aklınızdan geçirirseniz, bu dokunmaya ortak olacaksınız. Yaşamlarımız da bu değil mi, böyle değil mi, iyi olanı, güzel olanı çoğaltmak, iyi ve güzel hareketleri beceremesek de yanında, tarafında olup, motivasyon yaratmak.
..
Gencecik bir öğretmen.
Adı; Özlem Erdoğan.
Elazığ’ın Arıcak ilçesine bağlı...
Başçavuş köyüne
Öğretmen olarak atandı.
Birinci sınıfları okutacaktı.
8 yaşındaki
Görme engelli bir öğrenciyi fark etti.
Caner’in görme engelli olduğunu görünce..
Üşenmedi..
Braille Alfabesi kursu aldı.
30 saat ders işledi.
Üstüne her gün 2 saat Caner ile ilgilendi.
Okula bile gelmek istemeyen Caner
Özlem öğretmen sayesinde..
Önce okula gelmeye başladı.
Arkasından da
Okuma yazmayı öğrendi.
Bu evdeki yaşamını da etkiledi.
Çok sinirli ve ağlayan o Caner gitti.
Kendine güvenen, olgunlaşan
Bir Caner oldu.
Gencecik bir öğretmen
Bir yaşama dokundu.
Diyorum ya..
Dünya hala dönüyorsa..
Böyle güzel insanlar sayesinde dönüyor.
İyi ki varsınız Özlem Öğretmenim.
Yüreğimden tebrik ederim sizi.
..
Bir insan neler yapabilir, neleri değiştirebilir diye düşünmemize pozitif katkı sunacak bir yaşanmışlık. Neyi nasıl daha iyi, daha güzel yapabilirim sorularımıza ispatlı bir yaşanmış hikâye. Hepimiz, istisnasız herkes, hayatı güzelleştirmek adına, insana dokunmak adına, neler neler yapar, yapabilir. Olumlu düşüncelerimizi yok etmeden, köreltmeden, karamsar olmadan, bir yerinden başlamalı. Evet, çok defa istediğimiz sonuca ulaşamayabiliriz, yine de tekrar tekrar deneyip ısrarla, akılla, bilim, kültür, sanat ışığında, yüreğimizle devam etmemizde ne engel var ki? Hepimiz “Özlem Erdoğan” olabiliriz hepimizin “Caner” gibi eksikleri olduğu ya da olabileceği gibi.
Hayat bizim, hayat hepimizin, dünya denen gezegenin neresinde ve nasıl yaşıyor olursak olalım, bir hareket, bir tavır, bir duruş, bir sözle dahi diğerimizin hayatına katkı sunmamız, neşe ve mutluluk vermemiz mümkün. Yürüdüğümüz yolda ki bir ekmek parçasını alıp, nimettir deyip, öpüp, duvar üzerine koymak gibi, çıkarsız, saf, kolay ama insanca. “Özlem Erdoğan” değerli öğretmenimiz sadece “Braille alfabesi” ni öğrenmedi, önce insanca dili ve içeriğini öğrenip bildi, sonrası hayata geçirdi. İnsan olarak hepimiz için insanca dilini bilmek ne muazzam, fevkalade, yaşanabilir bir dünya için temel iletişim gerekliliği değil mi?
Mir Murat Demir
Yorum Yazın