“Çanakkale’de 28 yaşındaki işsiz genç Abdullah Kiriş “Artık kuracak bir hayalim de, hayattan bir beklentim de kalmadı” diyerek, intihar girişiminde bulundu.” Medya kuruluşları böyle aktardı haberi kamuoyuna. Medya haberleri bu hazin haberden ibaret değil. Öne çıkan birkaç haber, yorum, araştırma sonucunu da yazayım; “Türkiye, gıda zammında dünya şampiyonu oldu.” “Cumhurbaşkanlığı 2021’de iki yeni saray yaptıracak” “İsviçre’den akraba ziyareti için Mardin Kızıltepe'ye gelen 17 yaşındaki Z.Ç.'nin öz amcası Osman Çur tarafından iki gün boyunca tecavüze uğradığı iddiasıyla açılan davada mahkeme, tecavüzü DNA raporuyla kanıtlanan sanık Osman Çur'un tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Akrabaları davul zurna ile cezaevine gelerek Çur'un tahliyesini kutladı.”
Yazımın girişinde dört farklı konu başlığına yer verdim. “İntihar girişimi” “Gıda zamlarında dünya şampiyonluğumuz” “yeni yaptırılacak saraylarımız” “İsviçre’den misafir olarak gelen yeğenine tecavüz eden kişinin tahliye edilişi sonrası davul zurna ile karşılanması.”
Yazdığım bu dört başlık birbirinden uzak görünse de biz insanlar olarak bağlar kurup hayatlarımızdan hayallerimizi beklentilerimizi bitirip, umutlarımızı rafa kaldırıp intihar mı edelim! Umutlarımızın böylesi tükenişi, en uzaklarda olsa dahi ışık görememek ne acı ne büyük kasvet değil mi? Kasvet ne? İç sıkıntısı, sıkıntı, koronavirüs tehdidiyle yıla yakın süredir hep bir sıkıntı içerisinde yaşıyoruz. İyi, güzel günlere dair beklentilerimiz arttıkça artarken yanına birde, üstüne üstlük, ölümlerin yanı sıra depremler, açlık, sefalet derken mevsim gereği soğuklar, kış, kar eklendi. Öyle bir haldeyiz ki, bireysel sorunlarımızın, ailesel sıkıntılarımızın tümü raflarda. İnsan kendisine ait sevdiklerine ait ailesi çevresine ait tüm meselelerini askıya alabiliyor da, toplumumuz da ki bu çarpık hallere, adaletsiz etik dışı hallere yıkılıp kalıyor, üzüntü ve isyan arasında gel gitlere kaptırıyor kendisini.
Yine irade yine sabır diyerek, umutlarımızı tüketmeden beklemek istiyoruz, neden umut ve beklemek, insanız, insan kalmakta direnmek için tüm çabamız. Kendi beynimizde ki düşünme yetimizi sıfırlarsak, umut etme kabiliyetimizi önemsemez azımsarsak, mutlu olabilmeye dair ana desteklerimizin tümünü sıfırlamış oluruz. Görmezden gelmeyi çok defa mantıklı bulmam, görerek, bilerek, farkındalık içinde olarak ama müdahil olmadan adaletsizliğe ve edepsizliğe, sabır, sabır diyorum. Süreç durmaksızın değişsin, sürsün gitsin, yılı aşkın süredir bir karabasan halinde yaşıyoruz ya, mümkün değil ki devamı, güneş doğup ışık açacak, insanız, insanlar mutlu olacak diye kendimizi inandıralım. Düşünme yoğunluğumuzdan gayretimizden sinerji diye adlandırılan enerji ortaya çıkıyormuş, öyle öğrenmiştim. Farkına vararak, farkında olarak, kötü ve aksiliklerin varlığını bilerek, yüzümüzü umuda dönelim, belki diyelim, belli mi olur diyelim, soyut somut tüm gücümüzü, enerjimizi insan olmaya, insanlığa verelim.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın