Diyarbakır’dan sonra yine otobüsle yola çıktık ve Hasankeyf’e vardık Batman ilinin, iki yakasını Dicle'nin ayırdığı, tarihi bir ilçe. 1981'de doğal koruma alanı ilan edilmiş. Ilısu barajının su tutması sonucunda tarihi yerleşim 2020 yılı Mayıs ayında sular altında kalmıştır.
Kayalara oyulmuş konutları nedeniyle, Süryânice Kifo (kaya) kelimesinden türetilmiş Kifos ve Cepha / Ciphas isimleriyle bahsedilen şehir "Mağaralar Şehri" ya da "Kayalar Kenti" anlamına arapça ve "Hısnı Keyfa" denilmiştir. "Hısn-ı keyfa" adı Osmanlılar zamanında Hısnıkeyf, halk arasında da Hasankeyf şekline dönüşmüş.
Hasankeyf'in ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte tarihi antik döneme kadar dayanmakta. Hasankeyf höyüğünde yapılan çalışmalarda 3.500 yıldan 12.000 yıl öncesine kadar arkeolojik buluntulara rastlanılmıştır. Yerleşim, Yukarı Mezepotomya'dan Anadolu'ya geçiş yolu üzerinde ve Dicle nehri kenarında kurulmuş olması nedeniyle stratejik bir öneme sahipti.[ MS 2. ve 3. yüzyıllarda sınır yerleşimi olarak Bizanslılarla Sasaniler arasında el değiştirmiş. Diyarbakır ve çevresini ele geçiren Roma İmparatoru II. Constantius, bölgeyi Sasanilerden korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiş. MS 363 yılında inşa edilen kale uzun süre Roma ve Bizans egemenliğinde kalmış. Hristiyanlığın bölgede 4. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlamasından sonra yerleşim Süryani piskoposluğunun merkezi durumuna gelmiş. Kadıköy Konsili tarafından MS 451 yılında Hasankeyf'teki piskoposluğa Kardinal unvanı verilmiş. Hasankeyf 640 yılında, Halife Ömer döneminde İslâm ordusu tarafından ele geçirilmiş.
Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler egemenliğinde kalan yerleşim 1102 yılında Artuklular tarafından ele geçirilmiştir. Artuklu Beyliği'nin 1102-1232 yılları arasında başkentliğini yapan Hasankeyf, en parlak dönemini bu tarihlerde yaşamıştır. Artuklular döneminde imar edilerek kale kasabası özelliğinden kurtulup şehir haline geldi. 1232 yılında Eyyubiler tarafından ele geçirilen yerleşim, 1260 Moğollarca ele geçirilmiş ve tahrip edilmiş. Hasankeyf'in Eyyubi hakimi Hülagü'ye bağlılığını bildirerek şehirdeki egemenliğini devam ettirebildi. Hasankeyf, 14. yüzyılda önemli bir şehir olma özelliğini korumakla birlikte eski parlak günlerine kavuşamadı. 1462 yılında Uzun Hasan tarafından ele geçirilen şehir Akkoyunlu topraklarına katıldı. Akkoyunlular'ın zayıflamasıyla 1482 yılında Hasankeyf'te Eyyubi emirlerinin yönetimi yeniden başlamıştır. Bir süre sonra Safeviler'in denetimine geçen yerleşim, 1515 tarihinde Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1524 yılına kadar Osmanlı yönetimine bağlı Eyyubi yöneticiler tarafından idare edilen Hasankeyf, bu tarihten itibaren Osmanlı idarecileri tarafından yönetilmeye başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren ana ticaret yollarının değişmesi ve Osmanlı-İran savaşları sonucunda ticarette görülen duraklama neticesinde şehir önemini yitirmiş. 1867 yılından sonra Mardin Midyat'a bağlı olan yerleşim, 1926 yılında Gerçüş ilçesine bağlanmıştır. 1960 yılında karşıyakası ile bağlantısı kurulup ulaşımı sağlansın diye eski taş köprünün aşağı mevkiinde yeni betonarme köprü yapılmıştır. 1972'de daha önce Kalebaşı'nda kalan yerlileri eski aşağı şehirde inşa edilen yeni konutlara yerleştirilmiştir. 1990 yılında Batman'ın il olmasıyla ilçe bu şehre bağlanmıştır. Ilısu barajının yapılması kararlaştırılınca tarihi yerleşimin sular altında kalacak olması nedeniyle 3 km uzaklıkta yeni yerleşim kuruldu.
Bu esnada tarihi yerleşimdeki Artuklu Hamamı, Sultan Süleyman Koç Camisi, İmam Abdullah Zaviyesi, Er-Rızık Camisi ve minaresi, Zeynel Abidin Türbesi, Eyyubi (Kızlar) Camisi ve kale giriş orta kapısı gibi büyük ölçekli yapılar ile türbe ve zaviye gibi tarihi yapılarda Dicle Nehri kıyısında kurulan Kültürel Park'a özel kurulan vinç ve tırlarla taşındı. 2019 yılı Kasım ayında Ilısu Barajı'nın su tutmasıyla 2020 yılı Şubat ayından itibaren su altında kalmaya başladı. Koruma altına alınan Yukarıkale ise yapılan çalışmalar sonucu su altında kalmaktan ve zarar görmekten korunmuştur.
Turizm
Tarihi ve doğal güzellikleriyle önemli turizm merkezlerinden biri olan Hasankeyf, yerli ve yabancı turistlerce ziyaret edilmekte. Kalkerli yapısı nedeniyle kayalık tepelerde ve derin kanyonlarda, doğanın ve insanların oluşturduğu ve sayısı binlerce olan "Hasankeyf Mağaraları", Roma döneminden kalma Hasankeyf kalesi Köprüsüne girişte soldaki tepe üzerinde bulunan ve İslam ordularının Hasankeyf'i kuşatması sırasında hayatını kaybeden İmam Abdullah için yapılmış İmam Abdullah Türbesi, Artuklular tarafından yapıldığı düşünülen ve günümüze kadar önemli kısmı yıkılan Hasankeyf Dicle Köprüsü, Akkoyunlu hükümdar Uzun Hasan’ın Otlukbeli Savaşında hayatını kaybeden oğlu için yaptırdığı Zeynel Bey Türbesi, Akkoyunlular tarafından yapılan ve son halini Eyyubiler döneminde alan Ulu Cami, 1328 yılında Eyyubiler tarafından yapılan Küçük Saray, günümüze harabesi ulaşan ve Akkoyunlu dönemine tarihlenen Büyük Saray, 15. yüzyılda yapılan Mescid-i Ali Cami, Eyyubiler döneminde yapılan Rızık Cami, Süleyman Cami, Koç Cami, Kızlar Cami ve Küçük Cami, Eyyubilerden kalma Kale Kapısı, halk arasında "Yolgeçen Hanı" olarak adlandırılan doğal mağarası yerleşimin önemli tarihî eserlerini oluşturmakta.
Yeni Hasankeyf
Tarihi mirasların bir kaçı kurtarılıp kurulan Yeni Hasankeyf’te yaşayan bölge halkı, 3’ncü kez yaşam yerlerinin taşındığını belirterek, ellerinde çanta hazır beklediklerini, 4’ncü yerleşim yerine taşınmaya hazır olduklarını kaydederek bir nevi serzenişte bulunuyorlar. Yeni yapılan evler olsa da eski Hasankeyf’te mağara evlerde doğup büyüdüklerini ve eski Hasankeyf’i aradıklarını belirten bölge halkından bir kısım gençler, yeni yaşama ayak uyduramadıkları için kimi okumaya kimi de çalışmak için büyük kentlere gitmişler. Günümüzde geçimlerini sadece turizm gelirinden karşılayan bölge halkı, eski Hasankeyf’i her yönüyle aradıklarını söylüyorlar.
Genco SABANCI
Gazeteci - Yazar
Tebrikler, emeğinize sağlık
güler ateşer
15-02-2025 11:48