Bir çok yerde karşınıza çıkmıştır Alma ve Verme dengesi ile yazılar. İlişkilerde, evrende vs... onlar yanlış değil ama alma ve verme dengesinin bir de bu tarafını bilin isterim!.. Sadece işin maddi boyutuna bir de duygusal boyutuna odaklanılınan pencerenin dışından bakalım.
"NEYE SAHİPSİN Kİ NE VERECEKSİN"
Gerçekte bizim olduğunu düşündüğümüz her ne varsa kaynağını düşündüğümüz de; sahiplendirildiğini ve sonrasında senden gittiğini göreceksin. Kazançlar; çaba karşılığında elde ettiğin, kullandığın, tükettiğin şeyler. Çocuklar; dünya da bakımıyla yükümlendirildiğin sonrasında özgür bıraktığın varlıklar. Eşyalar ve giysiler vs... Aldığın ve verdiğin yani sonlu olan herşey ( duygular bile) .
Bu kadar sonlu olan şeyi sürekli ve sürekli tekrar tekrar sana sunan bir kaynağın olması gerekiyor!.. ve sadece matematiksel bakarsak bu sisteme, bunu sana sonsuz bir kaynağın yeniden yeniden sunması gerekiyor.
( Yüz yıllardır hiç bozulmayan bir makine ve her gün yeryüzündeki milyarlarca canlıya özel üretim yapmış olması mümkün mü?..)
Bana göre her şeyin sahibi olan yaradan'ın verdiklerinde ki sebep sadece onlara sahip olmamızı sağlaması değil!..
Denge dediğimiz şey nefse hükmün ta kendisi. Nefis ise Gönlün enginliği ve doymuşluğu.
"VERDİĞİNDE KARŞILIK BEKLEMEYEN ALDIĞIN DA MUTLU OLUR"
Beklentinin yokluğu ancak; vermek GÖNÜLDEN olduğunda mümkündür. Ben bunlardan bahsedince bana sorulan ilk soru hep şu olmuştur.
Neden o zaman bu kadar çok fakir insan var? Hayatın dengesi nerede?..
"Evet maddi olarak bir çok şeye sahipsin. Çünkü; "Kader gayrete aşıktır"
Mücadele ettin emek harcadın ve başardın."
Hayatın içerisinde ki denge ile bakarsak olaya;
Senin gayretin doğrultusunda açtığın bir fabrikada çalışan yüzlerce işçinin rızkına sen vesile kılındın. Gayretin de sınırı olan ve isteksiz olan da alması gerektiği kadarını aldı. Herkesin zengin olma ihtimali ne kadar mantıklı. ( işçisi olmayan iş yerinin patronu da olmaz) İmkanımız yok!.. cümlesini kurma sakın!..
Cümlenin kendisi bile bunun tersini ıspatlıyor. Sadece kalem satmaya başlayıp iş yeri zinciri kuranlar, ayakkabı boyayıp holding sahibi olanları biliyoruz. Hayatın dengesi size adaletsiz gibi gelse de adaletsiz olan insanlar.
"Aldığın şeyi beğenmiyorsan, verdiğin şeyi değiştir."
Cömertlik...
Sahip değil aracı olduğumuzu bildiğimiz de adaletli olacağız.
Unutma ki!..¹
Almadan vermek yalnızca ALLAH'A mahsustur.
Biz bu hayattaki dengeyi korumakla mükellefiz.
Vermek ve almak asla tamamen eşit olmasa da, elimizden gelenin en iyisini yaptığımızdan emin olmalıyız. Nefesi bile almadan vermek mümkün olmaz. sevgi, saygı, değer,ilgi, zaman, destek, tavsiye, bilgi, akıl, mutluluk… alır ve veririz.
“Keser gibi olma; hep bana, hep bana. Rende gibi olma; hep sana, hep sana. Testere gibi ol; hem sana, hem bana.”
HZ.MEVLANA
Alma verme dengesi anlatan en güzel sözdür benim için.
Gönül ya bu işte ya verilene köle olacak, ya da vererek efendi. Bilimsel olarak da desteklendiğim kısmı da paylaşayım sizinle.
Kalp çakra denge ve alma verme ve paylaşma merkezidir. Hava elementi ile bağlantılı ve yeşil ( bereket, istikrar, denge, güven getirir) renktedir. Kalp çakra aynı zamanda koşulsuz Sevginin merkezidir.
Yani gönülden yapılanın sorgusunu gönlü olmayan yapar. Bir çoğumuz almaktan mutluluk duyarken, bir çoğumuz da vermeyi sever. Ama itiraf edelim çoğumuz almaktan hoşlanır. Aldığına teşekkür verdiğine şükür et ki !.. şükür berekettir...
Ne büyük adamdır o ki; Allah yolunda güzel bir borç verir. Allah da ona kat kat artırır. Ve (ayrıca) ona büyük bir mükâfat vardır.
(Hadid/11)
Gönlünüze bereket." şeklinde konuştu.
Güne güzel başladım bu yazı sayesinde kaleminize sağlık ✨?
Beril
02-02-2023 09:58