Hayat acı, tatlı haliyle devam ederken, gerçeklerin içinde yaşam sürmek ne güzel. Üzücü olan, hayatın güzellikleri yanın da yalan ve yalancıların çelişkisin de yaşamak. Yaşamlarımız son yıllar da yalan kargaşasın da boğulma telaşın da. Yalan öyle bir hal aldı ki, gerçeği ile ayırmakta zorlanır olduk. İnsanlar yalanlarını gerçeğin tersi olarak değil, başka bir versiyonu olarak kullanıyorlar. Anadolu tabiriyle ‘’akla karayı ayırmak babayiğit işi’’ oldu.
Gerçek, doğru ile eş anlamlı ise, anlatımların da doğru ve şeffaf olma gereği vardır. Konu aile içi, üç beş arkadaşımızla yaptığımız sohbetlerden ziyade hayatımın üçüncü şahıslarını kapsayan diyalogları içermektedir. Yazılı ve görsel medyadan aldığımız haber ve açıklamaları içermektedir.
Ucu açık açıklamalar, geniş açısıyla anlatılmadan vatandaşı yükümlü kılan sözleşmeler, tek taraflı sorumluluk yükleyen anlaşmalar. Halkımızın okur yazar oranı ya da tahsillilik durumu yetersiz olmakla birlikte konumuzla düz mantıkta eşleşmemektedir. Telefon aboneliğini 9,90 ile yapan firma 4 aydan sonra 49,90 liraya geçiyor ise durumu anlamak bilgi ve eğitimin dışında kurnazca bir bakış açısı gerektirir. Ekonomik içerikte ki örnekleri çoğaltma gereği duymuyorum. Halkımız, insanımız birden fazla bu gerçekten uzak anlatım ve açıklamaların kurbanı olmuşlardır. Defaten yaşanan yanlış anlama meselesi bir başka şekliyle de son sürat devamını sürdürmektedir. Ev telefonlarımız, cep telefonlarımız vasıtasıyla aranıp farklı taahhütler içine girmemiz sağlanabiliyor, abonelikler, satışlar gerçekleştirilebiliyor. Şirketlere, firmalara göre ‘’SIFIR SORUN’’ şekliyle çalışıyorlar. Nasıl olduğunu da açıklayayım, müşteri yani bizler prosedüre göre belirli süre ve sinsile yolunu takip edebilirse vazgeçebilme hakkına sahip. Durum bu kadar açık ve net, satan ve satıcı kendilerinde hiçbir sorumluluk görmeden, üstlenmeden, hata ve itiraz varsa derhal hallederiz diyorlar. Vatandaş ne yapıyor, vazgeçmeyi, haklılığını ifade etmeyi seçmiyor, kulağımıza küpe olsun diyor. Kazığı yedik, bir daha telefon da bu ve benzeri durumlara cevap vermem diyor, yakın çevresini de aynı tembihle uyarıp, talimatını veriyor.
Biz halk olarak öğreninceye kadar bir şekil de sömürülüyoruz. Bilgisayar, telefon, internet, kargo, kapıda ödeme gibi hayatımıza kolaylıklar getirebilecek harika uygulamaları karşılıklı sabote ederek, altın yumurtlayacak tavuğu kesiyoruz. Ekonomik kayıp ve uyum devresi, süreci derken kavram yöneticilerimizin, siyasilerimizin söylemlerine de yansımış durum da. Bir ülke de her ferdin durumuna uygun siyasetin için de olma gereği vardır. Ülkemizde siyasetci, yalancılıkla eşleştiriliyorsa ne acı, ne kayıp bir durum, anlamak gerek.
Politika sahnesinde mecliste aktif rol alan bir vekilin cumhuriyet rejimine ‘’REKLAM ARASI’’ açıklaması yapıp, peşinden halkın sandığı kadar da saf olmadığını görüp ‘’ben öyle demek istememiştim’’ açıklaması takdiriniz de, yorumlama gereği duymam. Yanlış anlamalara açık tavır, davranış ve söylemler yapılmaktadır. Gidişat hesaplandığı gibi olmaz ise ‘’YERSEN’’ mizahi yaklaşımı devreye girmektedir. Yemeyelim, ne dersiniz…!
Mir Murat Demir
Yorum Yazın