Malumunuz, geçtiğimiz günlerde orta dereceli okullarımız yarıyıl tatiline başladılar, tatillerini bitirdiler. Yarıyıl tatili başlamadan evvel öğretmenlerimiz öğrencilerine, ilk yarıya dahil başarı göstergelerini belirten karneleri dağıttılar. Öğrenciler karnelerine bakarak ilk yarıda ki çalışma ve sonuçlarını gördüler. Ebeveynler de evlatlarının başarılarını karne notlarına bakarak değerlendirdiler. Konu tam da güncel halde iken, notlar o dönem öğrencinin derslerinde ki intibakı mı, başarısı mı, tam anlamak gerek. Öğrencilerin derslerden başarılı olması, iyi notlar alması, teşekkür ya da takdir belgeleriyle tastik ettirmesi güzel elbette.
Çocuklar, çocuklarımız, hepimiz, öğrenme başarısı kadar kişilik oluşumunda da ideale çaba verir halde olmalıyız. Kişilik gelişiminde ve sürekli gayret halinde olmaz iseler, olmaz isek, ilköğretim, ortaöğretim, üniversite hayatı, akademik yükselişler de başarılı olsak dahi, kişiliğimizde ki eksik ve bozuk haller ömrümüzce bizimle birlikte yaşar. Bozuk kişilikle, eksik kişilikli olarak mimar, mühendis, doktor, işletmeci, iktisatçı, mülkiyetçi, hukukçu ya da sanatsal, teknik içerikli, irili ufaklı öğretimler almış oluruz. Bozuk ve eksik kişilik hayatımız boyunca görev yaptığımız iş ile insanlara yansıması ile hem kendimize zarar verir hemde toplumun tümüne, suya atılan taşın çıkardığı halkalar gibi.
Akademi eğitimi almış ama eksik, bozuk, duygusuz kalmış ise nasıl faydalı olacak kendisine ve topluma. Araştırma ve geliştirme çalışmaları faydalı çıktılar koyabilir mi ortaya, zayıf kişilikli bir akademisyenin. Mühendisin kişiliğinde ki yanlışlık, eksiklik, yaptığı binadan, makineden, sistemden, entegre yapılanmalardan pozitif sonuçlar beklenebilir mi. Doktor olmayı başarmış, uzmanlaşmış, terfilerle, yılların birikimiyle önemli görevlere de ulaşmış, hastalarına karşı duygulu, bilimsel realiteiyle görev yapması, çalışıyor olması beklenebilir mi.
Kişilik gelişimi ve sürekliliği mutlak gerekliliktir. Okulla, kursla, planlı gezi ya da deney, deneylerle sağlanamaz, hayatın tümüne serpiştirilmediği sürece. Doğumdan itibaren daha bebe yaşlar da kişilik oluşumu karaktere eşdeğer olarak yansımalar alır ve oluşumu başlar. Ergenlik, olgunlaşma yaşları ise 14 ile 22 yaş aralığıdır. Kişiliğin yaşam süresi boyunca rötuşlanması, gerçek ve doğrularla tamamlanması ise ömrün tüm anlarına yayılır, sürekliliktir.
Öğrencilerimizin öğretimi konusun da ilk elden katkıda bulunamaz olabiliriz. Okullarımız, üniversitelerimiz, kurs yapılanmaları bu açığı giderme gayretinde. Kişiliğin doğru oluşması ise büyüklerden küçüklere doğru yansıtılıp, gösterilebilir. Başvuru noktamız yine bilim, kültür çalışmaları ve ortaya koydukları literatürler, araçlar olacaktır. Büyükler için çocuklara doğru aktarım yapmak adına yapılacak çalışma kendileri için büyük avantaj oluşturacaktır. Eksik hallerini tamamlama, yanlış hallerini düzelme şekliyle, bir taşla iki kuş avlama, avantajı şekline dönüşecektir.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın