Çok sözü ya da hikayeyi değiştirir, uyarlarız, genelde negatif bir sona bağlanmasa da, aslını unutmak, unutturmak en büyük kaybımız. “Eline diline beline sahip çık” asırlar öncesinden günümüze aksetmiş güzel bir söz, deyiş. Hırsızlık yapmayıp kötü emellerine alet etmeyeceksin elini, kötü söze, küfre, gıybete, ihanete kullanma, masum tut dilini, kötü hainlik namussuzluk içeren işler de kullamayacaksın belini, şekliyle günümüzde manalandırılmıştır. Kötü mü, elbette değil, yüklenen mana da pozitif, negatif hallerden uzak durma öğüdü, tavsiyesi.
Türkmenlerden gelen bu sözün aslı ise daha bir manalı ve derin mesajlar içeriyor. Eline sözüyle Devlet vurgusu yapılmış, Devletine sahip çık, koru kolla. Diline sözüyle yapılan vurgu Türkçene sahip çık Türkçe konuş, Türkçeni kullan. Beline sahip çık ise bel ve millet eşleştirilmiştir, milletine kendi soyuna sahip çık vurgusu yapılmıştır. Eskiden Türkmenlerin yüklediği manalar ile günümüzde yüklenen manalar farklı da olsa üst başlıkta iyi ve güzel de, pozitif haliyle bütünleşirler. Kötü yanı, eksik kalan tarafı toplumsal ve birliktelik olan Devlet, Millet vurguları bireysel tekil manalara devşirilmiş.
Yazılı arşiv olmayan ve ağızdan ağıza günümüze gelen ve aslını yok etmiş ya da farklılıklar kazanmış ne çok söz, deyim, hikayemiz var. Dünyamızın ilk sıralar da görüp yok etmek için mücadele başlattığı sorunların başını “Bireysel Yaşam” çabası, bencilliği vardır. Kişi hangi imkan ve kazanımlara sahip olursa olsun, tekil yaşam şekli sağlıksız ve devamsız bir haldir. “Yalnız kalmak istiyorum” “kendimi dinleyeceğim” “kendimle kavgalarım var” “bu kuyuya düşen benim ve yine kendim çıkabilirim” gibi bireysel söylemler olsa da, asıl mesele toplumsal halde sevinç, keder, başarıları paylaşmaktır. Kişi yaratılış itibarıyla tek yaşamaya muktedir değildir. Devlet, Millet en büyük birliktelik ve organize hal ise en küçüğüne de aile diyebiliriz. Bilimsel çalışmalar, sanatsal uğraş ve başarılar tek kişinin imzası ile sunulsa da asıl olan mutfaktır, destek veren, moral veren, imkan yaratan ve sunan binler, onbinler, milyonlar vardır. Ölüm dışın da yalnız yaşamak mümkün dışıdır, huzursuzluk ve mutsuzluğu yanın da taşır ve çağımızın en berbat virüsünü canlı kılar ve bu virüsün adı “BUNALIM”dır. Hani birkaç asır önceye gidip birileriyle konuşmak mümkünü olmayan bir durumdur da yine de tahmin olarak yazayım, önceleri bunalım diye bir yaşamsal hal olmadığı gibi tanım da yoktur sanırım.
Devleti var etmek ve güçlü kılmak, Millet olup kendi milletin için uğraşlar gösterip çabalamak ve tüm bunları yaparken ortak iletişim için aynı manaları ile paylaştığın sözüne, diline sahip çıkmak. Mizahi olarak bazen düşünüyorum, fabrika ayarlarına dönme şansımız olsa mı diye.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın