Sorarım size. Hayatınızın bir bölümünü başkası yaşasın isterseniz, hangi kısmını seçerdiniz. Ütopik gelebilir. Hayale dayansa da kişilerin kaderi zaman zaman kesişir. Aynı şeyleri bilerek ya da bilmeyerek yaşarlar.
Annem yeşil ormanlarıyla ünlü bir beldede doğmuştur. Her yaz bizi "Yeşil beldemize hoş geldiniz,, levhası, arkasındaki o muhteşem yere yollardı. Orada geçirirdik koca yaz ayını. Aile evi nitelendirdiğimiz akrabalar büyük bahçeli katlı evde, bitişiği o uçsuz bucaksız bahçe içi diğer değerli bir doktor amcanın evi. Siz deyin köşk ben diyeyim villa. Çok güzellerdi.
Herşey rutin sürerken o yaz tarlaya girer, olmuş kara dutları koparır yer, yüzümü gözümü elbi semi o koyu bordo yıkasan çıkmaz renge boyayıp otururdum o bulduğum çam ağacının altına. Kafamda gri kasket, elimde hasır sepetim ayaklarımı uzatmış bir de üst üste getirmiş bacaklarımdaki haylazlık çizgilerime gülerken uyuya kalmışım. Beni çok seven ailem hava alıyım biraz akrabaları görüp köy hayatını benimseyeyim ve kaplıcalarıyla ünlü bu yerde fayda göreyim amaçlı yollardı.Ama orda ismi lazım değil dırdırı bitmez hiç birşey beğenmez, hayatı burnumdan nasıl getirir and içmiş biri vardı. Umursamazdım. Yaşlıydı işte akraba ya. Mutluydum . Gücü yetmezdi kimsenin beni üzmeye. Ne güzel yıllardı. Gençtim sevgi doluydum, ailem başımdaydı. Kültürlüydüm. Rahat rahat nefesi içime çektim. Olacaklar birden film şeridi oldu gözümün önünden geçti.
Yaşlanacaktım. Belki de o kadın gibi aksi bir ihtiyar olacaktım. Hastalıklar gelecekti üstüme. Yakınlarım beni bir şekilde terk edeceklerdi. Paramı belki de iyi kullanamayacaktım. Derkennn. Koca bir kozalak başıma düşüp ordan kucağıma kondu sanki. Şifadır derler. Antioksidandır. Bu bir işaretti belki bana. Gözlerimi ovuşturarak uyandım. Ruhumu temizledim o an. Kötülükleri hayatımdan bertaraf edip iyiliklerle uğraşacaktım. Zira kimse kötü olsun istemem olanıda değiştiremem. Of ayaklarım ağrımış, ağacın güçlü gövdesi sanki beni kucaklamış, koruyup kollamış bir de hediye kozalak vermişti elime. Yerimden doğruldum ve o köy evine pardon köşkümsü yere geri döndüm.
Seneler geçmiş, dengeler değişmiş ölüm bizim evi de bulmuşken bir akrabamın "ölü yıkanacak burası İstanbul benim cocuk da gelsin oyalanır,, sözü hayatıma damga vurdu. Gözlerim yerinden çıktı. Cocuk 30 yaşında böyle bir şeyle gezip eğlenip gezecekmiş. Ben bir pantere dönüşsemde saygım öne geçti üzerine atlamamak için zor tuttum kendimi. Kimse yaşamasın. Güzel günlerimi paylaşırımda bu yaşadıklarımı asla.
KİŞİYE VERİLEN EN BÜYÜK CEZADIR
SEVGİSİZ BİR KALP
VİCDANSIZ BİR ÖMÜR
DUYAN DUYMAYANA DUYURSUN
ÖMRÜNÜ VERSEN ANLAMAYANA
İÇİNİ MİNNETSİZLİK KAPLADIYSA ONUN
YÜZÜNE KAPIYI KAPATIR VE BİR AN BİLE SENİ EZMEKTEN VAZ GEÇMEZ
Seneler sonra yolum düştü o yeşil beldeye yine.O levha yosun tutmuş, o bahçe talan olmuş, içindeki köşk harabe. Üzüldüm diyemem.
30 ağustos zafer bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım. Tarihimizdeki bu önemli günde, düşman birlikleri Anadolu' dan gönderilmiştir. Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin kazanıldığı 30 ağustos 1922 tarihini ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü gururla yad ederim
Yazarınız Selhan Özdemir
Yorum Yazın