İncilay ÖZDEMİR
Sinemamızın altın çağını yaşadığı devirlerde, bir "Dört Yapraklı Yonca"mız vardı.Hani, dört yapraklı yoncalar, nasıl zor bulunur, bulana şans getirirse, onlar da her yaptıkları filme, iş yapma şansı getirirlerdi. "Dört Yapraklı Yonca", Türkân Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit'ten oluşmuştu.
Anlatıldığına göre, o devir, sinemanın en güzel devriydi. Beğenilen, tutulan daha bir çok sanatçı vardı: Sevda Ferdağ, Selma Güneri, Nilüfer Aydan, Serpil Gül gibi. Ama, "Dört Yapraklı Yonca"nın yeri başkaydı. Bu sanatçılar, bir film çektiklerinde işletmeciler o filmi alabilmek için yarış eder, film daha bitmeden kontrat imzalar, paralarını, senetlerini gönderirlerdi.
Bu sanatçıların her biri, film için iş garantisiydi. Onların oynadığı filmler, halk tarafından çok beğenilir, sinema salonları tıklım tıklım dolardı. Adı geçen sanatçıların, yani, Türkân Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit'in Beyoğlu'nda yürümeleri bile olay olurdu. Trafik tıkanır, gazetelerde, dergilerde, haklarında sütun sütun yazılar yazılırdı. Hele bu sanatçılardan biri, yanında bir yönetmenle yürüyorsa, daha da büyük olay olurdu:
" Yeni filme başlıyorlar", "Senaryo üzerinde çalışıyorlar", "Mekân bakıyorlar", "Festivallik bir filme mi başlıyorlar?" gibi yazılar, her köşede boy gösterirdi.
Söylediğim gibi, o yıllar, piyasanın en görkemli yıllarıymış. Kadın oyuncular, şöyle dursun, sinemaya yakışan bir çok erkek oyuncu varmış: Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Ediz Hun, Ekrem Bora, Eşref Kolçak, Fikret Hakan meselâ.
Daha ziyade karakter rolleri oynayan Önder Somer, Kuzey Vargın, Gürel Ünlüsoy, Atillâ Yelkenci, Cenk Er bile, sinema için bulunmaz tiplermiş. Üstelik, hepsinin oyunculukları da çok iyiymiş. Bugün, sinemada bu tarz oyunculara pek rastlanılmıyor.
Gelelim yardımcı oyunculara: Bir Salih Tozan, bir Suphi Kaner, bir Hulusi Kentmen, bir Ahmet Tarık Tekçe, bir Necdet Tosun, dünya sinemasında bile bulunmayan tiplermiş. Bütün bu sanatçıların hepsi, Yeşilçam'ın gülümseyen yüzünü temsil edermiş.
O devirde, insanın burnunun direğini sızlatan dramlar çekilir, dostluklar, arkadaşlıklar, mahalle aralarındaki dayanışmalar, gözleri yaşartan bir biçimde işlenirmiş. yani, şimdiki gibi bir avuç marjinal kişiye hitap eden, insanın çoluğuyla çocuğuyla birlikte seyrederken yüzünün kızaracağı filmler yapılmazmış.
Eski filmleri zaman zaman televizyonlarda görüyoruz. Şimdiki diziler ise, suya yazılan yazı gibi. İsimleri bile hemen yok oluveriyor. Oyuncuları da kısa süre içinde tükenip gidiyor.
" Dört Yapraklı Yonca", bir daha sinemamıza gelir mi? Kanımca Türk Sineması'nın son starları, erkeklerde Cüneyt Arkın, kadınlarda Müjde Ar'dır. Sevindiğim tek nokta ise, bu "Dört Yapraklı Yonca"nın, dördü de hayattadır. Yani yaşayan efsanelerdir. Sağlıklarında onların kıymetini iyi bilelim, filmlerindeki damak tadını hissederek yaşayalım...
Yorum Yazın