Bir yalanı bin kez söylerseniz gerçek olmaz, ama binlerce insanı kandırabilirsiniz. İşte çağımızın en büyük çıkmazı burada başlıyor.Doğrunun sesi kısık, yalanın yankısı güçlü.Peki, böylesine eğri bir dünyada dimdik durmak mümkün mü?
Doğruluk,bir erdem olmaktan öte, bir duruştur.Cesaret ister. Çünkü doğru söyleyenin başı dertten kurtulmaz. Tarih boyunca hakikatin peşinden gidenler, bedel ödemiştir.Galileo, dünyanın döndüğünü söyledi diye yargılandı. Hallâc-ı Mansûr, "En-el Hak" dediği için taşlandı. Ama zaman, hep onların yanında oldu.
Bugün dünyada yalanlar daha çekici, doğrular ise daha yalnız.Sosyal medyada sahte mutluluklar pazarlanıyor, haberlerde gerçekler eğilip bükülüyor, insanlar kendi çıkarları için doğruları görmezden geliyor. Ama unutmamak gerekir ki, yalanın ömrü kısadır. Sis dağılınca güneş nasıl ki her şeyi ortaya çıkarır, hakikat de er ya da geç ışığını gösterir.
Doğruluk, herkesin birbirini kandırdığı bir masada, dürüstçe oynamaktır.Gücünü kalabalıklardan değil, vicdanından alanların yoludur.Kaybetmek pahasına da olsa doğruluktan vazgeçmemek, insanın kendi kendine verdiği en büyük sözdür.
Ve belki de en önemlisi: Doğruluk, sadece büyük laflarla savunulmaz.Küçük anlarda, kimsenin görmediği yerde, en kolay yalana sığınabilecekken bile doğruyu seçebilmektir. Çünkü gerçek erdem, ışıklar altında değil, karanlıkta sınanır.
Şimdi kendimize sormamız gereken tek bir soru var:Biz gerçekten doğru insanlar mıyız? Yoksa doğru görünmeyi mi tercih ediyoruz?
Selma Adıgüzel
Gazeteci - Yazar
Yorum Yazın