İncilay ÖZDEMİR
Bilindiği gibi, dizi filmler pek çok hataya rastlanılmasına rağmen, ilgiyle izleniyor.
Görsellikten çok, laf kalabalığına dayanan pek çok dizi, seyircisine ulaşıyor. Nasıl ulaşmasın! Kimi, Polat Alemdar'la kabadayılık taslıyor, intikâm alıyor.
Ezilmiş olan halkımız, Hürrem Sultan'ın, Kanuni Sultan Süleyman'ın etkin kişiliğinde, hayat bulmaya çalışıyor. Yitirilmiş olan iktidârı, hayâlinde öyle ya da böyle ele geçiriyor.
Kimi de, geçiyor televizyonun karşısına. Dizilerdeki gerek mantık, gerek teknik hataları sayıyor. Bunları bularak, ne kadar zeki olduğunu eşe dosta kanıtlıyor.
Şu ya da bu sebepten dolayı, seyirciyi televizyonun başına çakmayı başaran yapımcı ise, gerçek kazanan oluyor.
Yönetmenlerin ismi, jenerikte sürekli değişiyor. Çoğu zaman yazılmıyor bile. Gazete ilânlarında yalnızca oyuncuların resimleri ve kanalın adı var.
Yeşilçam'ın gerçek yönetmenlerinin hiçbiri, böyle birşeyi kabul etmez. Senaryo üzerinde, istediği gibi oynar. Hatta Sinan Çetin, senaryoya bağımlı kalmadığı gibi, sette senaryoyu çoğu zaman açmaz bile...
Köklü yönetmenler, kesinlikle kendisine müdahale ettirmez. O dünyanın yaratıcısı olduğu için, kendi üstünde bir güç tanımaz. Bunun aksi, sinema sanatına ihanettir. Yaratıcılığa ters düşer.
Ama dizi yönetmenlerinin öyle bir derdi yok. Uslûpları da yok... Sadece alacakları paraya bakıyorlar. Bu yüzden de, yapımcının her dediğini yapıyorlar. Onların elinde, bir kuklaya dönüşüyorlar...
Hatırlar mısınız? "Selena" dizisinde ki oyuncu Sinem Kobal, yönetmeni beğenmedi diye:
"Ya bu yönetmen gider, ya da ben" demiş, sonuçta yönetmen gitmişti.
Soruyorum size:
"Bu şartlar altında, hiç bir doğru düzgün yönetmen çalışabilir mi?
Elbette ki, dizi dünyası kendi yönetmenlerini kendi üretebilir. Ama yönetmenin üstünde, yönetmeni yöneten kişi olamaz.
Aksi olunca, tabiki, reyting uğruna "Fatmagül'ün Suçu Ne" dizisindeki tecavüz sahnesinin dramı ortaya çıkacağına, dakikalarca tecavüz gösterilecek.
Söyleyin bana, kanalın yönetmene işi veren etkin kişisi, iş verdiği yeni yetme biri değil de, Yeşilçam'ın saygın yönetmenlerinden biri olsa, ona karışabilir mi acaba?
Hiç sanmıyorum. Çünkü Yeşilçam'da, bazı ünlü yönetmenler, prodüktörü sete bile sokmazlardı. Çünkü set bir mabetti. Eser sahibi de yönetmendi. Ona müdahale edilemez, işine burun sokulamaz, telkinde bile bulunulamaz. Neden mi? Çünkü yönetmen kafasındaki kurguyu,ancak kendisi bilebilir.
Aklıma bir örnek geldi.
Tablosunu yapan bir ressamın, birisi yanına yanaşıp:
"Şurayı yeşile boya. Biraz da kırmızı sür." derse, o tablo, ressamın eseri olabilir mi?
Veya bir şaire sokulup:
"Burasını böyle deme. Yaprak diyeceğine, dal de. Yağmur diyeceğine, bulut de" denilse o şiir, şairin şiiri olabilir mi?
Ressam boyasıyla, şair sözcükleriyle bir dünya oluşturuyor. Ya yönetmene, ne demeli? Yönetmen, görüntüyle, sesle, müzikle, efektle o dünyayı kuruyor. Yani var olan herşeyle.
Sizce, hangi bilinçli yönetmen, işine karıştırır. Sanırım, sanat kaygısı taşımayan, yönetilen yönetmen!
Yorum Yazın