Diyarbakır’ın ardından otobüsle Mardin’e geçtik. Uzun yıllardır bu şehri görmek isterdim ve değdi de doğrusu. Zaman kısıtlı da olsa müthiş bir tarihi dokuya sahip. Mardin’e ilk fırsatta bir kez daha gitmem lazım.
Şehirde uluslararası kuruluşlarca kültür mirası kabul edilmiş, koruma altına alınmış tarihi yapılar mevcuttur. Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergâhındadır. İlde beş han ve bir kervansaray bulunuyor.
Mardin adı Arapça kaynaklarda Mâridîn, Süryanice kaynaklarda Marde olarak geçmektedir. Kelimenin kökeni hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşlere göre Mardin kelimesi, savaşçı bir kavim olan ve Ardeşir tarafından 3. yüzyılda buraya yerleştirilen Mardelerden gelmektedir. Bazı görüşlere göre de "Kaleler" anlamına gelen Merdin'den gelmektedir. Günümüzde kullanılan adı, Arapça kaynaklarda geçen Mâridîn'den gelmiştir.
Mardin'de bir medrese Artuklu Üniversitesi yerleşkesi içindeki Hırbe Helale yerleşim yerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan taşlar, Paleolitik Çağ’a tarihlenmiştir Dargeçit İlçesi Ilısu civarında yer alan Boncuklu Tarla yerleşiminde Cilalı Taş Devrine ait buluntulara rastlanılmıştır. Derik ilçesindeki Kerküşti Höyük'te yapılan kazılar sonucu Kalkolitik Çağ dönemine ait kalıntılar bulunmuştur. Kemaliye höyük ve Tilki tepe Höyüklerinde de Kalkolitik Çağ dönemi seramiklere rastlanmıştır. Nusaybin ilçesindeki Girnavaz Höyük'te Erken Tunç Çağı’na tarihlenen kalıntılara rastlanmıştır. Bunun yanı sıra ildeki 36 höyükte Tunç Çağının çeşitli dönemlerine tarihlenen buluntulara rastlanmıştır. Mardin-Nusaybin yolu üzerindeki Gırharrin Höyük, Mardin Dağlarının güneyindeki Girnavaz ve Yukarı Dicle havzasındaki Giricano, Kavusan Höyük, Siirt Türbe Höyük, Üçtepe, Ziyarettepe ve Gre Dimse höyüklerinde de bu çağa ait bulgular görülmektedir.
Girnavaz höyük, Dargeçit ilçesindeki Zeviya Tivilki höyük ve Kızıltepe-Viranşehir yolu üzerindeki Kerküşti höyük kazılarındaDemir çağına tarihlenen kalıntıları bulunmuştur. Nisibis, Midyat, Savur, İzbırak-Zaz, Baskavak-Ahmedi ve Dereiçi (Killit)'de bulunan eski dönem yerleşimlere tarihi kaynaklarda bahsedilmiştir. M.Ö 2000 yılı dolaylarında Asur egemenliğinde olan Mardin ve çevresi daha sonra Hitit ve Urartu egemenliğine geçmiştir.
Mardin adı ilk defa 4. yüzyıl Roma tarihçilerinden Ammianus Marcellinus tarafından bahsedilmiştir. I. Justinianus dönemi tarihçisi Prokopius, şehirden Margdis adıyla ikinci derece önemde bir kale olarak bahsetmiştir. Kale, 640 yılında İyâz bin Ganm komutasındaki İslam ordularınca ele geçirildi. Bu dönemde bölgeye yoğun bir Arap nüfusu yerleşimi başladı. Emevi ve Abbasi döneminde El Cezire valiliğinin toprakları içerisinde yer aldı. 750-751 yıllarında Mardin'e hâkim olan Haricerin Harûriyye koluna mensup Benî Rebîa kabilesi reisi Büreyke'nin isyanına sahne oldu. Mardin kalesi, Hamdani hanedanlığının kurucusu Hamdân bin Hamdûn tarafından 885 yılında ele geçirildi. Abbasi Halifesi Mutezit tarafından 894 yılında geri alındı. Daha sonra yeniden Hamdani egemenliğine giren bölge, 10. yüzyılın sonundan 11. yüzyıl sonlarına kadar Mervânîler ile Ukayliler arasında sıklıkla el değiştirdi.
1085 yılında Mardin'in de olduğu bölge Selçuklu egemenliğine geçti. Bu tarihten itibaren bölge yoğun bir Türkmen iskanına sahne oldu. 1103 yılında Artuklu beyliği hakimiyetine giren Mardin, daha sonra İlgazi bey liderliğinde kurulan ve yaklaşık üç yüzyıl kadar hüküm süren Mardin Artukluları'nın hakimiyetine geçti. Bu dönemde oldukça gelişen şehir en parlak dönemlerini yaşadı. 1183 yılında Selahattin Eyyubi şehre ilerlediyse de burayı ele geçiremedi. Ancak 1185'te Mardin Artuklu Beyliği, Eyyubi hâkimiyetini tanıdı. 1198 yılında İ.Adil şehri yağmalasa da kaleyi ele geçiremedi. 1203 yılındaki Eyyubi saldırılarına da karşı konulabildi. Daha sonra yapılan antlaşma uyarınca Mardin Artukluları Eyyubiler'e tabi oldu. Mardin Artuklular’ı, I.Aloattin Keykubad zamanında Anadolu Selçuklularına tâbi oldu. 1260 yılında İlhanlı hükümdarı Hülagü han’ın oğlu Yaşmut tarafından sekiz ay kuşatılan Mardin, Mardin hâkimi Necmeddin Gazi Saîd'in oğlu tarafından öldürülmesiyle İlhanlılara teslim oldu. Mardin kalesi, 1366 ve 1383 yıllarında Karakoyunlu saldırılarına dayandı. 1394 ve 1401 yıllarında şehir Timur’un kuvvetlerince tahrip edildi. 1409 yılında Mardin Artukluları'nın yıkılmasıyla Mardin,Karakoyunlular’ın kontrolüne geçti. 1432 yılında Mardin kalesi Akkoyunlular'a teslim oldu. 1451 yılında Karakoyunlular kaleyi kuşatsa da, şehri tahrip ederek geri çekildiler. 1507 yılında Şah İsmail tarafından Mardin şehri ve kalesi ele geçirildi. 1515 yılında şehir Osmanlı kuvvetlerine teslim olsa da kale ele geçirilemedi. 1516 yılında yeniden kuşatılan kale, 1517 yılında Osmanlı kuvvetlerince ele geçirildi.
Osmanlı döneminde nispeten sakin bir dönem geçiren Mardin, 19. yüzyıldan itibaren karışıklıklara sahne oldu. Osmanlı ile Mısır Hidivliği arasındaki mücadele döneminde Mardin bir süre Milli aşiretine bağlı isyancıların denetiminde kaldı. 1847 ve 1865 yıllarında yaşanan kolera salgınlarında şehirde çokça ölümlere yol açtı. 1891 yılında kapalı çarşısı yandı. 1895 yılında isyancıların saldırısına uğrasa da bu durum kısa sürede bastırıldı. Mondros Mütarekesinden sonra İtilaf Devletleri'nin askeri yerleşimi olmadı.
Cumhuriyet dönemi
2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile Mardin'de sınırları il mülki sınırları olan büyükşehir belediyesi kuruldu ve 2014 Türkiye yerel seçimleri ardından büyükşehir belediyesi çalışmalarına başladı.
Muhakkak görülmesi gereken Mor Kilise
Deyrüzzaferân Manastırı (veya Deyrulzafaran Manastırı, Süryanice: Dairo d-Mor Ḥannanyo) Mardin’in 3 km doğusunda, 5. yüzyılda yapılan bir Süryani Manastırı ve Süryanilerin önemli merkezlerinden biridir.Mor Hananyo Kilisesi (Kubbeli Kilise), Azizler Evi (Beth Kadişe), Meryem Ana Kilisesi ve Güneş Tapınağı manastırın önemli yapılarını oluşturur. Manastırın içinde tarihi bir Süryanice İncil ve kutsal taş bulunmakta, ilk tıp fakültesinin burada kurulduğu söylenmektedir. Kurulduğu dönemden kalma mozaikler bugün de durmaktadır. Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani patriğinin mezarlarının bulunmasıdır. Deyrüzzaferân Manastırı, 2021 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici listesine dahil edilen Tur Abdin deki dokuz kilise ve manastırdan biri oldu.
Kasımiye Medresesi
Mardinde bir medresedir. Artuklular döneminde yapımına başlanan medresenin inşası Timur dönemindeki Moğol saldırıları nedeniyle yarım kalmış, 15. yüzyılın sonlarında Akkoyunlu sultanı Kasım ibn Cihangir döneminde tamamlanmıştır. Medrese, eğitim verdiği dönemde bölgenin en önemli eğitim merkezlerindendi. 16. yüzyılda Mardin'de en fazla maddi kaynağa sahip medrese olduğu bilinmektedir. I.Dünya Savaşı sırasında kapanmıştır. İki mescide, bir türbe ve bir çeşmeye de ev sahipliği yapmaktadır. Rivayetlere göre Kasım Paşa burada katledilmiştir. Kasımiye Medresesi eyvanı, rivayete göre, Kasım Paşa'nın kız kardeşi, Kasım Paşa öldüğünde kanlı gömleğini ağıtlar eşliğinde bu eyvanın duvarlarına sürmüş ve hala o duvarlara su döküldüğünde duvardaki kan izleri belli olmaktaymış, duvarlardaki kan izlerinin bunlara ait olduğu söylenir.
Bina Artuklu dönemi mimarisiyle inşa edilmiştir. İki katlı olan medrese, tek bir avlu etrafında yapılmıştır. Yapının güney cephesi ovaya bakar. Binanın giriş kapısı bu cephede bulunur. Kapı çeşitli işlemelerle süslüdür; ama bunların bir kısmı tahrip olmuştur. Binanın batısında ise Şafiler tarafından kullanılan bir mescit mevcuttur. Dikdörtgen biçimli bu mescit, kubbeli bir yapıdır. Sünnilerin kullandığı mescit binanın doğusunda bulunur. Bu mescit Şafiilerin kullandığından biraz daha küçüktür. Yapının kuzeyindeyse çeşme yer alır. Binada toplam yirmi üç medrese odası bulunur. Bunların on biri alt katta, on ikisi üst kattadır.
Medresenin avlusundaki havuzda akan suyun akışı ile doğumdan ölüme kadar insan hayatı ve sonrası simgelenmiştir: Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk olgunluğu ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil eder. Daha sonra bu su kanallarla toprağa aktarılır ve bu da topraktan tekrar can bulur. Gün doğduktan sonra güneş batana kadar cephe önemli olmaksızın tüm derslikler güneş ışığından faydalanabilir. Dersliklerin kapı yüksekliği bir metreden biraz fazladır. Bu yüksekliğin özellikle tercih edildiği ve öğrencinin hocasının yanına girerken başını eğmesi için yapıldığı belirtilir. Günümüzde El Cezire Sanat Müzesi hizmet vermektedir.
Mardin Kalesi eteğinde bulunan 700 yıllık Muzafferiye Medresesi'nin kalıntıları üzerinde, 11 Mayıs 1892'de Mekteb-i Rüştiye olarak 2 blok halinde inşa edilmiştir. Daha sonra Mardin Olgunlaşma Enstitüsüne dönüştürülen binada eski sanatlar hayat buluyor. Bina görkemiyle eski Mardin'de en çok ilgi çeken yerlerin başında gelmektedir.
Mardin Artuklu ilçesi Şar Mahallesi 1. Cadde üzerinde bulunan Enstitü binası, iki katlı ve düzgün kesme taş işçiliğe sahip kentin önemli mimari eserlerindendir. 13. yüzyıl sonlarına ait Muzafferiye Medresesinin arazisi üzerine Mekteb-i İdadi olarak inşa edilmiştir. Giriş kapısının üzerinde yer alan sülüs kitabede Hicri 1318 (M. 1900-01) tarihli Temmuz ayında açılışı yapıldığı belirtilir. Cumhuriyet Dönemi ile idadi mekteplerinin 1920’li yıllarda ortaokula dönüştürülmesi sonucu yapı ortaokul olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar süregelen zaman diliminde; idadi mektep, ortaokul, ticaret lisesi, kız meslek lisesi olarak kullanılmış olup 2010 yılından itibaren Olgunlaşma Enstitüsü olarak kullanılmaktadır. Şehrin yüksek bir kesiminde hâkim bir noktada konumlanan Enstitümüz her sene binlerce yerli ve yabancı turistin uğrak yeri haline gelmiştir. Mardin Olgunlaşma Enstitüsü kurulduğu günden bu yana sorumlu olduğu Mardin ve Şırnak illerinin kültürel değerlerini, özellikle geleneksel sanatlarını ve giyim kültürünü araştırıp, asıllarını koruyarak modern hayata uygunözgün ürünler hazırlamakta ve gelecek nesillere aktarımını gerçekleştirmek üzere arşivleyip tanıtımlarını yapmaktadır.
Mardin Ulu Camii
Artuklular devri mimari örneklerinden, Mardin merkezde bulunan tarihi cami. Yapıldığında iki minaresi olan yapı, kesme taştan yapılmıştır. Cami kubbesi dıştan yivleme tekniği ile oluşturulan dilimli yapıdadır. Bu yapı stili daha sonra Mardin mimarisinde gelenek haline gelmiştir. Enine gelişen yapı, mihrap önü kubbelidir. Dikdörtgen biçimli avlusu caminin kuzeyinde bulunuyor. Bugünkü minare, kare kaide üzerine 1888/1889 tarihinde inşa edilmiştir. On altı kitabesi bulunan camiyi, minare üzerindeki 1176 tarihli kitabeye göre Diyarbekir Meliki II.Kutbettin İlgazi yaptırmıştır. Avludaki kitabeye göre ise Artuklulardan Hüsameddin Yavlak Arslan tarafından 1186 yılında yaptırılmıştır. Cami Timur istilasından zarar görmüş, yıkılan minare Memluklu ve Akkoyunlular devrinde tamir görmüştür. Cami, Osmanlılarca 1764-65, 1870,1886 ve 1889 yıllarında tadilat görmüştür. Yakın zamanda, 1967-68 ve son olarak 2010-12 (bkn:kitabe) yıllarında onarım görüştür. Mihrabın solunda duvar içerisinde bulunan Sakal-ı Şerif halk tarafından ziyarete edilir. Caminin hemen yanında bulunan Mardin çarşısı ise tüm ihtiyaçların bulunmasının yanı sıra bakır işlemecilerinin el emekleri de burada hem üretiliyor hem de satılıyor.
Genco SABANCI
Gazeteci - Yazar
Yorum Yazın