Olumsuz duygulara karşı ne kadar direnirsek, onlar da bir o kadar daha kuvvetli savunmaya geçer. Böylece daha çok karşı direnç gösterecekleri için olumsuz duyguların daha derinlere doğru kök salmalarına yol açarız. Bu savaştan yıpranmış bir şekilde çıkar, hiç uğruna enerji sarf etmiş oluruz.
Olumlamalar bu durumda fayda sağlamaz.
Örneğin sürekli kontrolsüzce, bir taraftan yanağımızdan göz damlaları süzülürken diğer taraftan tıka basa yemek yerken ‘zayıfım, zayıfım’ veya maaş geldiği gün gidiyorsa
‘zenginim. zenginim.’ demek sadece kendimizi üzmekten ve suçlamaktan, acımasızca yargılamaktan başka bir işe yaramaz.
Çekim neden etki etmiyor peki?
Eğer aslında kendimizden emin değilsek, çekingensek, kendimizle ilgili korkularımız ve kaygılarımız varsa, mutluluktan çok uzaksak, ve bunları değiştirmeyi denemediysek, istediğimiz kadar olumlu düşünmeye çalışalım, istersek yüzlerce kez kağıda alt alta yazalım, işkenceden öteye gitmez.
Olumlamalar birer savaştır.
Kendi gerçeğimize karşı bir savaştır.
Özellikle bilinç dışımıza karşı bir savaştır.
Bilime göre beynin %99u bilinçsizce çalışıyorsa, nasıl bilincimize almaya çalıştığımız olumlamalar derinlerde yatan inanışlarımıza ulaşsın?
Bilinçli bir şekilde kafamıza vura vura olumlamaları yerleştirmeye çalışırken alttan alttan ‘zayıf değilsin’ diye bilinç dışımız bağırıyor.
‘Zenginim’ dediğimizde günlük hayat şöyle bir elinin tersiyle yüzümüze bir tokat atıyor.
Ne yapmalıyız?
Ne konu olursa olsun başarı elde etmek istediğimiz bir olayı sürekli zikretmek yerine kendimize sorular sormak daha etkili olacaktır.
Örneğin:
‘Sınavda çok soru çözeceğim!’
demek yerine ‘sınavda çok soru çözecek miyim?’
Soru sormak bizi meraklandıracağı ve içimizdeki kaynakları hatırlayacağımız için daha çok faydasını görmek mümkündür.
Böylece içimizdeki güçleri fitilleriz, bilinç dışımıza yerleşmiş korkularımızı, negatif düşüncelerimizi ve inanışlarımızı fark eder ve bunları dahil ederiz. Onları bu yöntemde kestirip atmış olmayacağımızdan onların direnciyle savaşmak zorunda kalmayacağız. Tek bacakla maratona katılıp zafer bayrağını eline alma gayretine girmeyeceğiz.
Kendimizi bir bütün olarak kabul edeceğiz, bedenimiz ve ruhumuz kramp modundan çıkıp gevşeyip rahatlayacak, bilincimiz ve bilinç dışımız el ele vereceklerdir.
Bu durumda savaşmak için harcamadığımız - dolayısıyla artıda olan - gücü beynimiz bu sefer daha üretken cevaplara kullanacaktır.
Örneğin
Sınav var ve: ‘olumlu düşünmeliyim, sınavlarda başarılıyım!’ derken kendimizi yakaladığımızda hemen derin nefes alıp verelim, bir soru soralım kendimize, mesela: ‘Sınavlarda başarılı mıyım? Bu sınavda başarılı olacak mıyım?
Muhtemelen daha önce o kadarda kötü olmadığımız veya çok başarılı sınavlar aklımıza gelecektir.
Akabinde şunu sorabiliriz: ‘İyi olmamda ne/neler faydalı olmuştu? Bunu/bunları daha nasıl geliştirebilirim?’
Buna rağmen hala direnç hissediyorsak, ‘ne, ne olur, ne zaman’ sorularına geçebiliriz
örneğin: ‘Bu sınavda iyi olursam, ne olur?’ Ya da ‘İyi/başarılı olmam için nelerin olması gerekiyor?’…
UZMAN SOSYAL PEDAGOG HANIM DEMİRBAŞ
Yorum Yazın