İNCİLAY ÖZDEMİR
Çanakkale Zaferi'nin 100. Yılında, inanç ve vatan sevgisi ile uyanan Çanakkale Ruhu'nun yanan meşalesi, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Güneş nasıl karanlıktan doğarsa, Türk Milleti de, bağımsızlığa gidilen bu yolda, Mustafa Kemal Atatürk'ün ışığında, inandığı değerler uğuna neler yapabileceğini, tüm dünyaya göstermiş, adeta yeniden doğmuştur.
Boğazlara hakim olmak demek, dünya ticaretiyle yakın ilişkide olmak demekti. Tarih boyu, bazı ülkeler, boğazlara sahip olmanın hesapları içine girmişlerdir. Bu anlamda, Çanakkale tarihsel bir önem taşır.
Çanakkale Boğazı'na dayanmak için yol alan İngiliz ve Fransız filoları, Türkiye'de genç, ihtiyar herkesi cepheye koşturmuştur. Üniversitede okuyan gençler, kendi geleceklerini ellerinin tersiyle itiyor, ileriki nesilleri tutsaklığın pençesinden kurtarmayı hedefliyordu. Çanakkale savunma savaşında, kahraman kadınlarımız, cephe gerisinde kalmakla yetinmiyor, çatışmaların yaşandığı ortamda sağlık hizmeti sunuyor, düşmanla omuz omuza savaşıyor, keskin nişancı olarak da cephenin en ön safında yer alıyordu.
Tek yürek olan bir ulus, inanınca tüm imkânsızlıkları nasıl aşabileceğini, bir savaşın kaderini nasıl değiştirebileceğini tüm dünyaya gösteriyordu. Dünyanın donanımlı ordularına karşı, çok az imkânla kazanılmış bir savaştı bu.
Çanakkale'de, her insan ayrı bir destandı. Ulusunu kendi canına, evladına, anasına yeğleyen, yüce gönüllü kahramanların hayat bulduğu destanlar yaşandı. Yalnız cephede değil, cephe gerisinde de savaş vermiştir bu insanlar. Sonsuz fedakârlıklar yaşamıştı herkes.
Anafartalar-Arıburnu hattında, doktorlar yaralılara hizmet verirlerken, bir doktorun önüne, ayağı kopmak üzere, bağırsakları dışarıda bir vatan evlâdı yatırılır.
Doktor "Kaldırın bunu" der.
Çünkü hayatlarından ümit kesilenlerle fazla ilgilenilemiyor. Gerideki yaralı mehmetçikler kurtarılmaya çalışılıyor.
Genç çocuk "Baba" diye seslenir.
Doktor bir bakar ki, kendi oğludur. Ona sarılır, öper.
" Bu benim oğlum! Gölge bir yere kaldırın" diyerek, masanın üzerine yatırılan başka bir gençle ilgilenmeye başlar. Sırada bekleyen çok sayıda Mehmetçik vardır.
Doktor ertesi gün oğlu ile ilgilenecek vakti bulduğunda, oğlu artık gömülmüştür.
En iyi, hikâyeler anlatır ya insanı... Cephede bunun gibi gerçek ne hikâyeler yaşanmış.
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Çanakkale Ruhu'nu yansıtan sözleri bizlere ışık tutar:
" Benimle beraber burada muharebe eden askerler, kesin olarak bilmelidirler ki, bize verilen namus görevini, eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahsun kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
Bir başka sözünde ise Mustafa Kemal şöyle demiştir:
" Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh karakterini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
Atalarımızın bizlere sunduğu bu cennet vatan, Çanakkale Ruhu'nun bilincine vardığımız sürece, ebediyen yaşayacaktır... Unutulmamalı, unutturulmamalıdır.
Yorum Yazın