Eğitim ve öğretim dediğimiz aileden sonra sadece okullar ve kurslardan ibaret değildir. Eğitim ve öğretim faaliyeti kişinin olgun, erdemli kazanım sahibi olduğu dönemlerde de, hayatta olduğu sürece devam eden bir faaliyet duruş olmalıdır. Evet, ilköğretim, ortaokul, lise, üniversite, doktora, mastır derken insanın yaşı ortalara hatta daha da üzerine çıkabiliyor. Kastım, anlatmaya çalıştığım her bireyin öğrenmekten uzak kalmaması, yenilenmeye ve gelişime kapılarını kapamaması halidir.
Eğitim, öğretimden uzak, bakir kalmış insan toplum için, her birimiz için risktir, sorun ve tehlikeli olmaya adaydır. Doğrudur, her eğitim öğretim almamış insan sorun çıkarmayabilir, istisnadır, sorun çıkaran her insan eğitim ve öğretim almamış, yarım yamalak, ezberlerle yaşayanlardır. Elbette, eğitim öğretimden kastım sadece okullar, kurslar, eğitim merkezleri değildir. Kişinin kendisi ve yakın çevresi de bu açığı, eksikliği azim ile çaba ve disiplin ile kolaylıkla çözebilir.
*
Ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmaktı. Kar kalınlaşınca, ahali köy kahvehanesine doluştu. Ağa da soluğu köy meydanında aldı. Yanında da en yakını kâhya, sırtını kahvehaneye döndü, sordu kâhyaya;
- Ahali bakıyor mu?
- Evet ağam, hepsi pencerede!
Çözdü kemerini, yazdı karın üzerine adını soyadını. Seslendi ardındaki kâhyaya;
- Hala bakıyorlar mı?'
- He ağam, hem bakıyorlar, hem de çılgın gibi alkışlıyorlar.
Her sene aynı tören, yıllar yılları kovaladı, ağa yaşlandı, geleneği yine bozmadı. Kar tuttuktan sonra, çıktı yine köy meydanına. Döndü ardını kahvehanedekilere. Sordu yine ardında duran kâhyaya;
- Ahali bakıyor mu?
- He ağam. Bakıyorlar. Kedi köpek bile bekliyor.
Ağa çözdü uçkuru, önce adını yazdı. Soyadı için ara verdi su dökmeye. Döndü kâhyaya;
- Hala bakıyorlar mı?
- Bakıyorlar ağam!
Zorlandı. Başladı soyadını yazmaya. Ama yarım kaldı. Prostat kaderin cilvesini oynamıştı. Serde ahaliye rezil olmak var. Kâhya sordu;
- Niye durdun ağam?
- Gelmiyor. Yanıma gel, sen tamamla. Ahaliye çaktırma!
Kâhya omuzunu ağanın omuzuna dayadı. Perdeledi imza işlemini. Çözdü düğmeleri ama durdu. Yazamadı. Ağanın kulağına fısıldadı;
- Ağam kırk yıldır kafama vurdun; ‘'bildiğin yeter'' dedin. Bu kulun daha okumayı yazmayı sökemedi ki! Hele ucundan sen tut da devamını sen getir der.
*
Kıssa, ders çıkarmamıza ne kadar katkı sunar kurmaca hikâyemiz, bilmiyorum! Bildiğim ve savunduğum şudur ki; dehamız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir.”
Süreklilik ve istikrar, eğitim ve öğretimden, öğrenme hallerinden kopmadan, ayrı ve uzak kalmadan yaşamak harikadır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri içerisinde her insanın irdeleme, sorgulama yapma, yapabilme yetisidir ki, büyük kazancı ve muazzamlığa kapı aralayacaktır. Kişinin eğitim ve öğretimle kendisini yenileyip geliştirmesi, her gelişmiş halini de kendi yaşama şekline, tavrına, tarzına, hareketlerine katmasıyla fevkaladenin fevkinde bir seviyeye ulaşmış olacaktır.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın