Geldik hayata, nasıl geldi isek, nasıl bir aile de geldi isek, öylece yaşıyoruz. Bazılarımız güzel, yakışıklı, bazılarımız daha az, bazıları atik, çevik, bazıları daha az, bazılarının yüzünden kan damlıyor, bazıları daha talihsiz ki hasta ya da engelli. O kadar fazla örnekler mümkün ki, tek tek yazmadan sizler kafanız da bir çember oluşturdunuz sanırım. Dünya nüfusunun neredeyse onda biri irili ufaklı sorun ve sıkıntılarla birlikte, ömrünce yaşamak durumun da. Sağlık olarak da ruhsal olarak da sorunsuz insanlar, bizler eksiklikleri ile mücadele eden, yaşama tutunmaya çalışan bu can’lara acımaktan çok öte, seviyelice ne yapabilirizi düşünmek zorundayız.
Engelli arkadaşlarımız için yapabileceğimiz en güzel şey, yaşamızıza katmak ve birlikte olmak. Engelli bir arkadaşımız için engelsiz yaşama dair yeteneklerini keşfetme imkanı olabileceği gibi, moral açısından da önemli bir katkı sağlayacaktır. Ailesin de, okulun da, iş yerin de olanlar çok daha iyi bilirler ki, toplumun bilinçli katkı ve yaklaşımı sorunu yok etmese de hafifletir ve birlikte yaşamayı mümkün kılar. Anadolu töresinde ki aykırılıkları eleyip bu güzel alışkanlığımızı, geleneğimizi bir mektupla yazıma alayım. Ötizmli bir çocuğun davete dahil edilmemesi üzerine davet sahibine yazılmıştır.
<< Annem bana başkalarıyla bir aradayken, çantamdaki yiyecekleri etrafımdakilerle paylaşmak için yeterli değilse o yemeği yememeyi öğretti. Bir parti veriyorsam ve sınıf arkadaşlarımı davet ediyorsam, tüm arkadaşlarımı davet etmem gerektiğini öğretti. Herhangi bir şey için gönüllü olmuşsam ilk gidenin ve son ayrılanın ben olmam gerektiğini öğretti. Son zamanlarda yaşanan, otizmli bir çocuğun okul gezisine katılmasının engellenmesi gibi olayların ışığında bu yazıyı paylaşıyorum. Hiç kimsenin doğum günlerine davet etmek istemediği kız çocukları ve oğlan çocukları var örneğin. Bir takımın parçası olmak isteyen özel ihtiyaçları olan çocuklar var ama asla bir takıma seçilemiyorlar çünkü kazanmak daha önemli. Özel ihtiyaçları olan çocukların sayıları az değil ve onlar yabancı da değiller. Onlar da herkesle aynı isteği paylaşıyorlar: kabul görmek! >>
Evet, dönem dönem ailesinin dahi sıkıldığı, zorlandığı bu can’larımız için daha hassas ve daha akıllı hareket etmemiz gerek. Toplum da birlikte yaşadığımız milyonlarca insana da bu hassasiyeti göstermek ve çemberin dışın da kalmanın çözüm getirmeyeceğini gösterip, anlatmak gerek. Mektupta da vurgu yapıldığı gibi davetlerimizde, özel çağrılarımız da bu canlarımızı yok kabul etmek bir yana belki de yılda bir iki günü tamamıyla bu özel canlara ayırmak, davet ve birliktelikler oluşturmak gerek.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın