Bu iyilik kötü karşıtı iyilik değil, göreceli bir kavram ve bitmeyen bir yolculuktur, iyi insan olabilme mücadelesi. İyiyim diyorum; aklımla hareket edip sıklıkla yürek sesimi dinlediğim için, hayır demeyi de, bilmiyorum demeyi de biliyorum. Israr yok benliğimde, abartıyı da masumlaştırma çabam da yok benim, yaşadığım gibi. Gereksiz her olaya müdahil olmuyorum, ne taraf ne de karşıt. Ben olmadığım zamanlar da ne konuşmuşlar, beni konu mankeni yapıp neleri dillendirmişler, bilerek ya da bilmeyerek, çok da tın. Tahammül çıtamı aşağıya çektim, tahammülsüz hallerimde tek çözümüm uzak olmak, uzak kalmak. Affetmek meselesi var bir de, kafamı hiç karıştırmadan cevabını ilkeleştirmişim kendimde, sevmediğim bir insanı ya da canlıyı, nesneyi neden affedeyim ki, yok kabul etmek en iyisi. Tolerans çıtam halen yüksek, tam anlama, algılama, doğru anlama çabam hiç bitmeyecek. İyiyim ben, kimseye iyi görünmek çabalarımı bıraktığımdan beri, öz benliğimde olan doğru ve kurallarımı elastiki hallerinden uzaklaştırdığımdan beri iyiyim. Seviyorum, ilk kendimden başlıyorum sevmeye, sevmeyi değer gördüklerimi severek ve insanın değişken olduğunu bilerek devam ediyorum.
Hassasiyetlerim ve zafiyetlerim var elbette her insan gibi. Gülmelere zaafım ilk sırada, pişmanlıkta duymuyorum, gülmek insanoğlunun evrene ve tüm canlılara en güzel hediyesi değil mi? Düşünme yeterliliğin de zayıf olmak ayrı, uzak olmak ayrı, düşünme yetisi yaratılışta var olan bir armağan, insan için, ezbere dadananları ötelemekte benim doğrum, nasıl iyi olabilirim ki?
İyiyim ve iyiliğimin sürekliliği için kötü belirginliği sırıtan, gülmeyi dahi beceremeyip sadece sırıtan insanlardan uzağım. Gülüyorum sırıtmadan, derecesini aşağı çekip gülümsüyorum, sırıtarak kendisine kredi sağlamak çabasında olanlara dahi tuzağım, krediler kapandı, bitti. Bilmek, çok şey öğrenmek, bilgelik yolunda yolculuğa devam etmek, elbette en güzeli. Bilmek nasıl en güzeli ise tükendim, bittim demekte en itici olanı, en saçma olanı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aklıma getirmem yetiyor her defasında “bittim ve tükendim” kelimelerinden, beyanından uzak durmak için. Hayat de monte halde satışa sunulan yapboz oyunu değil ki. Gereken tüm malzemeler elimizde olmaz çok kez, insana akıl ve duygular da bu sebeple verilmemiş mi? Mutlu olmak, umutla yaşamak, başarma yetisi ve başarma uğraşı da sahiplenmemiz gerekenlerden birincisi.
Gerçeklere ulaşıp aklı ile doğru tespiti yapmak, insanın ömrünce sürdüreceği bir mücadele. Gerçeklerin tespitinde yanılgılarla devam ediyorsa, sahiplendiği din, mensup olduğu mezhep, ulaştığı kariyer, kazandığı varlık, zenginlik, hep boş, hepsi afaki değil mi? Bir yağlı boya resim sergisini gezerken gördüklerinden hoşnutsan, iyi ya da kötü tanımı yapman istenmez ki, sanat üretimlerini yorumlaman, gerçekleri aramanla ayrı kulvar gibi, yeterli olmadıklarında, bilmiyorum, yetersizim demekte bir seviye. Kendini bildiğin sürece gönül rahatlığıyla iyiyim demeye devam edeceksin, ben iyiyim diyorsam, kolay mı sandın! Emin olduğum bir şey daha var, insanoğlunda keramet yok, mucize yok. Küçük ihtimalli olabilecek karşılaşmalar, rastlantılar, denkleşmeler vardır ki, konuşma dilimizde “tesadüf” deriz genelde bu hallere. Tüm insanlar için de kendim için de “mükemmel” beklentisi istemem, beklemem. Mükemmel en iyisi, en muazzamla eşdeğer ise kişi neden beklentisini on milyarlarca da bire düşürsün ki? Az’a razı olmak değil bu felsefi savım, mücadele içinde olup sürekli çabalaması, en iyiye en güzele dair bir yolculuktur ki, harika olan da en mükemmele ulaşmak değil, o yolda olmak, o yolda kalabilmektir. Yoldan çıkmadan, tedirgin olmadan, yüzünüze de bir gülümseme iliştirdiniz mi, harika olan budur. İnsan hayatı boyunca yenilenme ve gelişme halindeyse, en büyük örneği doğa ise, devrimci bir zihniyetten öte nasıl bir seçimi olabilir ki? Evren ve dünyamız, dahilinde olduğumuz coğrafya, doğa sürekli değişir ve yenilenir. Değişime insan aklını kullanarak gelişimi ve güzellikleri ekleme çabasındadır ki, kendisi için de tüm insanlar için enerji verir, mutluluk getirir.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın