İncilay ÖZDEMİR
Türker inanoğlu, yıllardır ayakta ve sinemamızın en üst noktasında. İlk girdiğinden, bugüne kadar hiç bitmeyen heyecanıyla çalışmalarına devam ediyor. Dizi yapıyor. Film yapıyor. Sinemanın sorunlarına çare olmaya çalışıyor. TÜRVAK Vakfı'nı kurarak, sinema meslek okulları açıyor. Sinema ve Tiyatro müzeleri meydana getiriyor.
Atlas ve Kent Sinemaları'nın sahibi olan İnanoğlu, Vakfı'nın bulunduğu semt Kavacık'ta cep sinemaları açıyor. İlköğretim ve meslek okulları kuruyor.
Bay Sinema adlı kitapta, Giovanni Scognamillo, Türker İnanoğlu'nun mesleğe girişini şöyle anlatıyor:
" Türker İnanoğlu'nun asistan adayı olarak müracaat ettiği Fuat Rutkay deneyimli biridir, asistan adayına dikkatle bakıyor ve ' Evladım, yeni işe başlayacaksın ama ben fazla para veremem' diyor. Para genç Türker için hiç önemli değildir. Fuat Bey'e verdiği cevapta, ' Ücret benim için önemli değil, izninizle ben bir deneme çalışması yapmak istiyorum' diyor. Fuat Rutkay bu cevaptan etkileniyor, ' Oğlum, ne işin var senin bu haysiyetsiz meslekte' diyor. Sonra rejisör Nişan Hançer'e dönüp ekliyor. ' Bu efendi bir adama benziyor, bu çocuğu ziyan etmeyin...' Fuat Rutkay ne bilsin ki, 'bu çocuk' öyle ziyan edilecek türden bir 'çocuk' değildir. Karar verilmiştir, şimdi artık işe başlama zamanıdır, hiç zaman kaybetmeksizin."
Giovanni Scognamillo şöyle devam etmektedir:
" İnanoğlu'nun ilk asistanlığını yapacağı filmin seti, Yakacık'a bağlı Soğanlı köyüdür, tüm ekip orada kalmaktadır ve yeni asistan bir an önce onlara katılmalıdır. İnanoğlu Kanlıca'ya dönüyor, hazırlıklarını yapıyor ve ertesi gün erkenden yola çıkıyor kendi arabasıyla. Öyle çünkü, Yeşilçam Sineması'nın o günlerinde, araba sahibi olan, olabilen ilk ve tek asistandır, yönetmenlerin bile özel araçlarının olmadığı yıllarda. O zamanlar yolculuk iki üç saat sürüyor ve gidişgelişle zaman kaybetmemek için filmin tüm ekibi köyde kalıyor."
Giovanni Scognamillo ekliyor:
" Yol boyunca İnanoğlu'nun neler düşündüğünü kesinlikle bilmiyorum ama ihtimal ya, o bilinmeyene doğru yolculuğun doğurduğu heyecanı bastırmaya çalışıyordu ya da yeni mesleğiyle ilgili pembe düşler kuruyordu. Her neyse, yeni asistan köye vardığında ekip hazır durumda, setçiler ve ışıkçılar harıl harıl çekim yerini düzenliyorlar. Ekipte kimler yok ki: Ahmet Mekin, Nevin Aypar, Hüseyin Kaşif..."
İşte o gün heyecan içinde ilk setine gelen Türker İnanoğlu, bugün bile aynı heyecanını sürdürmekte, sinemanın ancak bir aşk işi olduğunu kanıtlamaktadır.
Teşekkürler Bay Sinema...
Yorum Yazın