Ekseriyetle bildiğimiz bir tekerleme, “Can Yücel” özel ve sevdiğimiz şairimiz, babasının da bir dönem milli eğitim bakanlığı yapan “Hasan Ali Yücel” biliriz. Bilmediğimiz, affına sığınarak yazıma alacağım, Sayın, Sevgili Sunay Akın’ın araştırma ve tespitlerinden bir kesit var. Hasan Ali Yücel’i Can Yücel’in babası olarak çokça okuduk öğrendik, Milli eğitim bakanlığı yanında köy enstitülerinin de kurucusu. Cumhuriyetimizin ilk yılları, insanlar ve gençlik filizlenmeye, yeşermeye hazır, önemli ve çok değerli olan kullanılan topraktan ekilen tohuma, suyundan rüzgârına ehemmiyetli, özen gerektiriyor. Bu çekirdek kadro ki sonraki nesillerin tetikleyicisi sürükleyicisi motivasyon kaynağı olacaklar. Hasan Ali Yücel’in kendine has çok özel bir hayat hikâyesi varmış da bilmiyorduk, öğrenenlerden olalım.
..
Padişahın, tabağında kalan yemekleri bir erkek çocuğa gönderdiği yıl 1899’dur. Bunun nedeni, dili tutulan, konuşmayan çocuğa padişah yemeğinden arta kalanların iyi geleceği inancıdır.
Din hocalarının bu önerisi hiç bir işe yaramaz. Sarayın artıklarını yiyerek dilinin çözüleceğine inanılan çocuk büyüdüğünde özgürlük şarkıları söyleyecek ve o sofraları devirenlerin korosunda ön sırada yer alacaktır!
Dili kendiliğinden açılan çocuğun başına bir başka felaket gelir, üç yaşında…
Annesi ve babasının yanında götürüldüğü bir ev ziyareti sırasında, hizmetçi kadın tarafından Çingenelere satılmak amacıyla kaçırılır.
İstanbul’un altı üstüne getirilerek aranılan çocuk büyük bir şans eseri olarak bulunur.
Neyire Hanım, bir gün oğlunu evdeki terlikleri bir araya toplarken görür. Tüm terlikler sıralar halinde, düzgün bir şekilde arka arkaya getiren çocuk onlarla konuşmaya, bir şeyler anlatmaya başlar.
“Eyvah !” der Neyire Hanım, “Bizim oğlanın dili açıldı açılmasına, ama bu sefer terliklerle konuşmaya başladı !…”
Kapı arkasından oğlunun konuşmalarını ona belli etmeden dinleyen annenin şaşkınlığı, çocuğun terlikler karşısında bilgi dolu bir konuşma yaptığını duyunca bir kat daha artar.
Her gün yinelenen bu garip olay, sonunda çözüme ulaşır:
Çocuk, dayısı Rauf’a ders vermek için gelen öğretmenleri dinlemekte, duyduklarını sonradan terliklere anlatmaktadır.
Bu “öğretmencilik” oyunu, onun geleceğinin de habercisidir aslında.
Terlikleri birer öğrenci gibi karşısına dizen ve onlarla bir öğretmenmiş gibi oynayan çocuk, Köy Enstitüleri’nin mimarlarından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’dir!
..
Yazıma neden böyle bir başlık attım sanırım anlaşıldı. İrade, feyz sahibi olma, üretkenlik ve paylaşımcı olma hali, nereden, nerelerden, yaşanan ve yaşananlardan anlam çıkarıp algı oluşturup kendisine yol çizmek. Yaşıyoruz, her gün daha da fazla yüksek iradeli insanlara, duygu yoğun insani değerlere sahip yaşadığımız hayatın beşeri olduğunun farkında tekrarının da olmadığını bilerek yüksek bilinçle yaşama gayretinde olanlara ihtiyacımız var.
Benim yazdıklarıma da söylediklerime de inanmayın, tercih sizin. Önerimdir, yüzyıldan fazla ismi anılıp yâd edilen kim varsa araştırın, inceleyin, sorgulayın, sadece zenginliği ile sadece gücü kuvveti ile sadece hükmettiği kişi sayısıyla, düzenbazlığı, ali cengiz olaylarına müdahil tek bir örnek vermeniz zor, asırdan fazla süre önce yaşamış. “Hasan Ali Yücel” ve Can Yücel” i ve çok güzel insanlarımızı, değerlerimizi asırlar geçse de sevgi ve saygıyla anıp daha çok tanımaya, kişilik ve irade yapılarını çözmeye çalışacak sonraki nesillerimiz.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın