Baba evlat arası irili ufaklı sorunlar olur elbet,farklı düşünce ve yorumlamalar da,ben ve babamla aramız da olduğu gibi.Babam köy enstitüsü öğretmenlerindendi,uzun yıllar öğretmenlik yaptı ve emekli olduktan sonra da büyük bir hazla okuma ve hayattan kopmama gayretinde idi.Yakın bir geçmiş de çağımızın vebası kanserden kaybettim.Babamla her fırsatta ülke meselelerini tarih ve poitika konuşurduk.Babamla yaptığımız bu sohbetler babam için egzersiz benim içinde bilgi dağarcığını genişletme çabası idi.
Sohbetlerimiz benim sohbet edilecek yaşlarım başladıktan itibaren her fırsatta gerçek oldu.Yıllarca süren bu sohbetler de çok konu da anlaştık ya da ortak müşterekler de buluştuk.Anlaşmazlık için de kaldığımız ve ortak payda da buluşamadığımız tek konu “Mustafa Kemal Atatürk” ve “İsmet İnönü” konusudur.Atatürk için övgülerini eksik etmez,komutanlık ve devrimci kişiliğini vurgulardı da “İsmet İnönü” yü hep bir tık yukarıda görürdü.”Oğlum Türkiye ikinci dünya savaşına girse, ne elli yıl ne de yüz yıl da belimizi doğrultamazdık, belki vatanımız diyebileceğimiz toprak da kalmazdı” derdi. Ben bu anlatım ve tespite itiraz etmesem de Atatürk kıyasını doğru bulmazdım. Babamın yaşı gereği o günleri yaşayarak hatırlaması, olası savaş ihtimalinin ülkemiz için ne getirip ne götüreceği konusu tabi ki bana nazaran babam görüşlerinde saklı idi.”Burun dahi kanamadan diplomasi başarısı ile ülke yönetmek göründüğü, duyulduğu, okunduğu kadar kolay değildir” derdi. Atatürk komutanlığı ile bilge kişiliği ve yaptığı devrimlerle taassup içinde olan bir halkı özgür ve aydınlığa dönük millet yaptı diye de eklerdi.
Tartışmalarımız sürerken günümüz kolaylığına ve bilgiye rahat ulaşabilme lüksüne sahip değildim.10 Kasım 2016 da Mustafa Kemal Atatürk,Atamızı kaybetmenin 78. Yılını yaşayacağız.Ağzı olan konuşuyor misali, kaybettiğimiz tarihten bu yana üç çeyrek asır geride kalmış olsa da,yaptıkları,atılımları bir yana ön görüleriyle günümüzü dahi yorumlamıştır.Kendilerince yıpratma çabası içine girenlere ithafen şu kısa özeti aynı şekliyle alayım yazıma..
<< Ayyaş ! bir sigara yaktı, bir kadeh rakı koydu, hava sıcak, çarptı tabii.. Kalktı Muş ve Van’ı Ruslardan temizledi. Bir kadeh daha vapurda sanıyor kendini hoopp Samsun’a gitti kafa. Amasya’da Erzurum’da Sivas’ta kongreler. Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisini kurdu ikinci kadeh bitmeden. Kafa çakır tabii Başkomutan oldu Kalktı ayağa tokatla denize döktü Yunan’ı. Gaza geldi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Kafa gitti tabii, ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Saltanat kalkacak, Halifelik bitti, Kadın Erkek eşit, Şapkasız çıkmam abi, Tekke zaviye hikaye, SOY adın olacak, – Dur Ata’m yapma!! Derken biz Geometri kitabı yazmış ayyaş ama daha bitmedi. Türk dili, Türk harfi, Türk tarih kurumu, Ankara Hukuk, Merinos Halı, (Meze bitti o ara deniz börülcesi istedi ayyaş) Sümerbank, Chp, Çocuk Esirgeme Kurumu, Demiryolları, Havayolları, Limanlar Genel Müdürlüğü, Halkevleri, Etibank, İş bankası, Merkez bankası, Sağlık bakanlığı, Anadolu ajansı, Ziraat enstitüsü, Ayyaş iptal… Dedik “Ne gerek var Ata’m az ilerde 24 yaşında Subay Kubilay Öğretmeni öldürüyorlar, al eline Kuran’ı geç tabutun başına” Doğruldu ayyaş ve dedi ki: Eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen, ben size hiç bir şey öğretmemişim demektir. Menemen’i yakın !! >>
Yaşadıklarımdan memnuniyet belirtemesemde, ne mutlu bana ki Mustafa Kemal Atatürk gibi dehanın var ettiği bir ülke de doğmuşum.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın