Kutsallığım yok, kahramanlığım da, insanım, sadece insan, hassasiyetleri ve zafiyetleri olan. Toplum ne çok sorumluluğu asmış boynuma, sormadan, uzlaşmadan, baba denilen erkek adamın da yorgunlukları, prensipleri, meziyetleri, beceriksizlikleri, zayıflıkları, yetersizlikleri olacağını, olabileceğini bilmeden. Baba da, erkekte, sevilmeyi, ilgiyi, alakayı, önemsenmeyi bekler. Önemsenmeyi bekler, sadece önemsenmeyi, yüceltilmeği değil, mucize beklentileri değil. Narin, zarif, naif, ince ruhlu, hassas, dengeli ve koca yürekli kelimeleri ve tanımlar dahi ambargo altındadır san ki, babayla eşleştirilemez. Baba değil misin, erkeksin işte, kaba, vahşi, öküz, itici, ayı, ihtiyaç olduğunda uçan balondan ilk sallandırılacak, atılacaksın. “Erkek değil misiniz, hepiniz aynı” tanımlamasının muhatabıdır, baba, erkek. Ne çok insan, her birinin apayrı karakter ve kişiliklerle bezendiği, ayrı ayrı! Ne çok insan, farklı hayat hikâyelerinin olduğu bilinmeden! Evin direği baba, erkektir denir de evi yapan, neşe ve mutluluğu sağlayan, yoktan var eden, iyi günde kötü günde evine, çocuklarına kol kanat geren anne olur. Baba tanımsızdır, hiçbir işe yaramaz ama joker özelliği taşıması istenir, ne eksikse, ne kısaysa, ne yok sa, ne yetersizse, tamamlayıcı olması istenen babadır, erkektir. Baba isen yalnızsındır, kapı ardında bekleyen süpürge, çekmecede bekleyen tırnak makası, alet kutusunda bekleyen pense gibi, gerektiğinde alınıp kullanılan ve yerine bırakılan. İnsan üremesinde ki tanım da toprak tohum eşleşmesinde önemli bir görevin vardır da, marifet ve övgüler hep toprağadır. Bir erkek, bir baba, ne hata, ne yanlış yapmış olursa olsun suç ortağısındır, karşı duruşun, kınaman, lanetlemen bilinmeden yargılanırsın.
Toplumda “erkek egemen” diye tanımlamalar yapılır da, bu egemenlikten yoktur haberin, tarafı da, taraftarı da değilsindir. Onur, şeref, namus bekçiliği için ilk akla baba, erkek gelir de, hepsinin muhatabı cinsiyet ayrımı olmaksızın insandır. Başarmak, hedefe ulaşmak, zafer elde etmek, insani hal ve hareketlerden doğan pozitif sonuç beklentileridir, cinsiyetçi belirtme ne alaka.
Beklentilerimiz ne derece yüksek olsa da, yaşantımız içinde ki ezberlerimizi bozmadan, yok saymadan, insanca, insani, insan gibi yaşamanın gereklerini anlamadan yaşıyoruz. Asırlar boyu süregelen bu saplantılı ezberlerden neden kurtulamıyoruz, biliyor musunuz? Bizler öyle bir yönlendirmeyle ezber edindik ki, sorunu çözmekten çok öte, suçluyu bulmak, hatalıyı bulmak, kötüyü bulmak, bizlere bir başarı, kazanç, masumluk gibi zerk edildi. Kolay, en kolayı, iyi, güzel, doğru, prim yapan ne var ise kadın, anne, aile başarısı. Rast gitmeyen, zararla sonuçlanan, hedef dışı sapmaları olan, yanlış, hatalı, kötü ne var ise babadan kaynaklıdır, baba olayın, meseleden hiç haberdar olmasa da, müdahili olmasa da, etkendir, sebeptir.
Öğrenemedik, öğren dikte sindiremedik, sindir dikte her defasında kendimize sığınak aradık yanlışları tıkıştıracak. Erkek kadın ayırmadan, anne baba ayırmadan, küçük büyük ayırmadan, akraba hısım ayırmadan, dost arkadaş ayırmadan, komşu tanıdık ayırmadan, doğru ve yanlış tespitleriyle, iyi ve kötü tespitleriyle yaşamayı öğrenemedik. Etik kuralların enternasyonal geçerliliğini olduğunu bilerek, yaşam süresinin de çok kısa olduğunu anlayarak, dayanışma içinde mutlu bir yaşam sürmeyi hedefleyip, bu doğrultuda çalışıp üretip, insan kimliğine yakışır şekilde, seviyeli bir duruşla, insan gibi yaşamayı bilemedik.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın