Tanımak ve anlamak sonrası benimsediğiniz ve katıldığınız özellik ve doğrularında hemfikir iseniz, hayranlık ve sevmek duygularınız öne çıkar seversiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e insanım diyen her canlı saygı duyar, saygı duymayanı da insan kabul etmiyorum da konumuz bu değil. Atatürk’ü sevmek için anlamak, tüm yaşamını adım adım, karış karış öğrenmek, tutum ve davranışlarını, tavır ve yaklaşımlarını analiz etmek, öngörüsü hakkında bilgi edinmek, öğrenmek gerek. Atatürk’ün komutanlığını da askeri dehalığını da öğrendik. O kadar çok öğrenmediğimiz, bilmediklerimiz var ki, öğrenip vakıf oldukça meseleye saygımızın yanında sevgimiz coşuyor çağlayana dönüşüyor.
..
Yıl 1929.. Lise 3 ders kitabı. Adı: Kozmografya.. Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Atatürk’ün isteği ile yazıldı. Büyük önderdeki öngörüye bakar mısınız?
Hikâyesi ise inanılmaz... “Bu kitabı bulabilmek için uzun zamandır çaba sarf ediyordum. Sonunda bir sahafta buldum. Adı Kozmografya, Türkiye’de ki ilk astronomi kitabı. İlk baskısı 1929’da yapıldı. Benim bulduğum ise 1933 baskısı. Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar.
Bu kitap yazılmadan 8 sene önce Ankara Hükümeti’nin kasasında sadece 48 kuruş vardı. İşgal güçleriyle, fakirlikle, cehaletle ve hastalıkla mücadele ediliyor; savaş sonrası Osmanlı’nın borçları ödeniyor, diğer yandan bilimle sanatla Cumhuriyet inşa ediliyor, fabrikalar yapılıyor, operalar temsil ediliyor, yurt dışına eğitim için öğrenciler gönderiliyor, örnek bir ülke yaratılıyordu.
O dönem insanlar dünyanın düz olduğunu ya da boğanın boynuzları üzerinde durduğunu düşünüyordu. Astronomi nedir, kimse bilmiyordu. Ama bir kişi bunun önemini biliyordu. Dünyada başka örneği yoktur, bir devlet adamının astronomi kitabı yazdırmasının. Evet, Kozmografya, Atatürk’ün isteğiyle Ali Yar Bey’e 1929’da yazdırılmıştır.
Gezegenler, mevsimler nasıl oluşur, kara delik nedir, Aristo’dan başlayarak Kopernik’ten Galileo’ya tüm uzmanların düşünceleri, Samanyolu haritasına kadar her şey bu kitaba konulmuştu. 1933’ten başlayarak tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmuştur ta ki 1979’a kadar.
Kitabın yazarı Ali Yar Bey Mektebi Sultani yani Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1912 Temmuz’unda Paris Yüksek Tayyarecilik Mektebi’nden mezun olur ve dünyanın ilk üç uçak mühendisinden biri unvanını elde eder.
Darülfünun yani İstanbul Üniversitesi’nin o dönem Zeynep Hanım Konağı diye bilinen konakta cebir, astronomi dersleri verir. Atatürk’ün isteğiyle de bu kitabı yazar. Sahaftan gelen tarihi Kozmografya kitabını açtığımda beni bir sürpriz bekliyordu.
Kapağın hemen arkasına kime ait olduğunu gösteren bir isim yazılıydı. 1933’te İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda 275 okul numaralı bir kişiye aittir bu kitap; adı Fahrettin Akbulut. Kim mi bu kişi? Sonradan önemli bir matematik profesörü olacak Ege Üniversitesi’nde dersler verecek Türkiye’de matematiği gençlere sevdirecektir.
Bir gün Fahrettin Akbulut’un çocuğu evdeki kütüphane rafını karıştırır. Kozmografya kitabını görür. Şu an bende olan kitabı… Alır inceler. İçinde gökyüzü haritalarının, teleskopların, gezegenlerin ve kâinatın fotoğraflarını görünce astronomiye ilgi duymaya başlar. Sonra ne mi olur?
California Üniversitesi (Berkeley) Matematik bölümünden mezun olur. Wisconsin Üniversitesi’nde, Michigan State Üniversitesi’nde profesörlüğe kadar yükselir. “Yaşadığımız uzayı tabii Euclid (Öklid) uzayı mı, yoksa onun yalancı kopyası mı?” sorusunun yanıtını arar ve İngiliz Astronomi Profesörü Zeeman’ın 1963’te yaptığı tahmini çözümünü bulmayı başarır.
Bu nedenle de birçok ödüle hak kazanmıştır. Bunlardan biri de TÜBİTAK Bilim Ödülü’dür. Türkiye’nin yetiştirdiği ve dünyaca tanınan Profesör Dr. Fahrettin Akbulut’un oğlu Prof. Dr. Selman Akbulut matematik ve astronomi alanında yaptığı çalışmalardan ötürü uluslararası ödüllerle taçlandırılır.
Baba Fahrettin ve oğlu Selman matematik ve astronomi alanında önemli çalışmalara imza atar. İşte Kozmografya kitabının önemi buradadır. İçindeki 275 okul numaralı lise talebesi Fahrettin’in kitaba karaladığı ismi bizi böylesine bir yolcuğa çıkarıyor. Bu kitap, küçük bir çocuğun yani Selman’ın eline geçmesiyle dünyaca tanınan bir bilim insanına dönüşmesine vesile olur. Ya bu kitap Atatürk tarafından Ali Yar Bey’e yazdırılmasaydı?
Fahrettin Akbulut bu kitabı İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda okumasaydı? Sonrasında oğlu Selman bu kitabı görüp astronomiye heves etmeseydi… İşte Atatürk’ün neden büyük bir insan olduğunun örneği… Atatürk yüzünü bilime dönmüştür. İstikbal Göklerdedir demiştir. Belki de en güzeli nüansı yazdırdığı Kozmografya kitabının içindeki Ay fotoğrafındaki kraterlerdir.
Neden mi? 1956 senesinde Dr. Hugh Percy Wilkins Ay’daki bir kratere büyük saygı duyduğu Atatürk’ün adını vermiştir. Ay’da bir kratere Atatürk’ün adının verilmiş olduğunu biliyor muydunuz? Lütfen bu yazıyı Atatürk’ü anlamayanlara, O’nun kıymetini bilmeyenlere okutun…
En azından “En Hakiki Mürşit İlim” ve “İstikbal Göklerdedir” sözlerinin somutlaşmış örneklerini gösterebilmiş olursunuz.” .
..
Bilim taraftarlığı elbette doğrudur da Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün, her birimizin hayranlıkla ağzı açık bir imrenme ile öğrendiklerimiz araladığı ve teşvikleri ile sanat, kültür, bilim çalışmalarına kapı aralamaları, yol yöntem gösterip teşvik etmesidir. Ekseriyetle aklımızdan geçiyor değil mi, 20-30 yıl daha yaşasaydı, sadece ülkemiz değil dünyanın tüm ülkelerinde ki insanlar da dâhil daha barış içerisinde daha sanat, kültür, bilim yanlısı olmasına sebep ve etken olurdu. “Keşke” deyip bu avuntuyla kendimizi teselli etmek değil amacımız, ilke ve devrimlerine, yaptıkları ve hedeflerine sıkı sıkıya sarılmak olmalı hepimizin, her birimizin hayat gayesi.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın