Arz ve talep kavramları için, tezat olan birbirinin tersi bu kelimeleri ve bağlantılarını anlatıp yorumlayacağım bu yazıma kelimelerin sözlük tanımına bakarak başlayalım.
Arz; Arz, bir hizmetin veya malın belirli bir zaman, piyasa ve fiyat ile alıcılara sunulmasıdır. Mağazalar, marketler, pazarlar istenilen ürünlerin satın alınması için hazır bulunduğu yerlerdir. Pazarlar, marketler ve mağazalarda bulunan ürünlerin miktarları arzı ifade etmektedir.
Talep; İstek, isteme, istem. Ekonomide talep, tüketicilerin belirli bir süre boyunca çeşitli fiyatlarla satın almaya istekli oldukları ve satın alabilecekleri mal miktarıdır.
Kelime anlamlarını, kavramsal manalarını biliyorduk, bildiklerimizi yenileyip tazeledi isek, günlük hayatlarımızda sıklıkla şikâyetçi olduğumuz, memnuniyet taşımadığımız, ekseri yaşamsal döngüler içinde yer alan oluşumları birlikte gözden geçirip irdeleyelim. Sinema salonunda gösterime giren film türünden, kitapevi raflarında yer alan kitaplar ve içeriklerinden şikâyetçi oluyor muyuz? Sinema, kitapevi örneğini düşüncelerinizde, irdelemelerinizde genişletin, bakış açınızı büyüterek bakın. Televizyon kanalı, manav, market, müzikhol, lokanta, kafe gibi oldukça fazla hizmet aldığımız esnaf, işletme ve kurum diye adlandırdığımız yerler var. Bu yerlerin arz ettiği, tüketimimize sunduğu hizmetler ya da somut metalar var. Bahis konusu hizmet ve meta çeşitliliği, türleri, kalitesi, fiyatı ve özellikleri satan ya da sunan tarafından değil gerçekte hepimizin oluşturduğu ortak talebin yoğunlaştırılmış hali, çıkarılan özeti, damıtılmış halidir. Evet, doğrudur, bazen talep ettiğimizle sunulan, arz edilen aynı değildir ya da istediğimiz şekilde ve içerikte de değildir. Sebep, biz istemiyor olsak da isteyeni, talep edenleri olduğundandır.
Arz ve talep tamamlayıcı şekilde devam eder, tamamlayıcılık yoksa kendi kendisini imha eder, yok eder. İmha etmek, yok etmek de her iki kavram da geçerlidir. Arz edilen hizmet ya da meta alıcısı olmazsa uzun süre kalıcı olmaz ve kendi yok oluş çizgisini başlatmıştır. Belirgin örnekleme için televizyon programları, dizilerini ele alalım, alışılmadık bir program, tür arz edilmişse, beğeni ve izleyen temin edemezse, çok ısrarcı olmadan kendi kendine yok oluş sürecine girmiştir. “Böylesi saçma bir dizi mi olur” diye söylenmenize gerek yok, izleyicisi olmadan o dizi yayına alınmaz. Dizinin izlenmesi imkân dışı diye ısrarlıylasınız ve kanaatiniz ekseriyetle aynı ise dizinin yayınlanmasında ki devam hali, bir nevi dayatma şekli, başka mecra ve etkenlerce destek görmesidir. Dizi örneğini düşünseliniz de genişletin, haber programları, araştırma, belgesel, tartışma programlarını da dâhil edebilirsiniz.
Manav örneklemesi yaparak daha basit bir izahatta bulunayım. Manavlık yapan bir esnaf sebze ve meyve çeşitliliğini belirlerken ve çeşitlerinde ki fiyat aralığını oluştururken talepkar olan müşterisinin yani bizlerin görüş ve yaklaşımlarından bir fizibilite durum raporu oluşturur. Bahis konusu raporun yazılı ve kurumsal şeklini düşünmeyin, manavlık yapan insan kafasında bu kurguyu yapar ve hayata geçirir. Bu kurgudan uzak, taleplerden alakasız bir tutum için de olan manav ise yavaş yavaş zarar etmeye ve peşinden zararın zirvesine ulaşıp yok olmaya, iflasa ulaşır.
İrili ufaklı örneklerle mesajım da yazımın teması da belirgin hale geldi. İlahi manada âlem, dünya ve yaşamsal talep ve arz çok üst seviye, aklımız, bilgi ve birikimimizle anlamamız, algılamamızın çok üzerindedir. Dünya, günlük yaşam döngümüzle devam edelim. Topluluk ekseriyeti ne isterse, nasıl yaşamak isterse, nelerle yaşamak isterse, hangi kanun, yasa, yönetmenlik, tamim, kararname dâhilin de olmak isterse o şekilde olur. İnsan iradesinin üzerinde bir güç de silah da yoktur. Güç, para, kuvvet, silah gibi destek alınan kavramlar hangi seviyede olursa olsunlar insan iradesinin üzerine çıkamaz, sadece zaman içerisindeki mevcudiyet süresini uzatır.
Tam bu seviyede, meseleyi sosyal ve felsefi yanıyla irdelemişken, en önemli talebinde insan için bilgi ve beceri olduğunu vurgulamak ve altını çizmek isterim. Konumuzdan uzaklaşmadan, arz ve talep meselesiyle ilişkilendireceğinizi bilerek, bilgi yarışmasına dair bir yaşanmış anekdotu eklemek isterim.
“Bir zamanlar Kenan Işık'ın atv' de sunduğu Kim Milyoner Olmak İster programında, hayal kırıklığı yaratan üniversiteli gençleri gördük değil mi?
Apoletler içindeki çaresiz gençliği. Ama çok renkli insanları da görüyoruz. Ümmiye Gürbüz, Balıkesir'in Erdek ilçesinden yarışmaya katıldı. 50 yaşında lise mezunu. Üzerinde yöresel giysisiyle, kültürel bir yarışmaya katılacak kadar güven dolu.
Kenan Işık mesleğini sordu. "Pazarcıyım" dedi. "Sebze ekiyorum, üretiyorum, pazarda satıyorum." İki çocuk annesi ve eşinden ayrı yaşıyor. Kıt kanaat bir yaşamın fedakâr işçisi Ümmiye Gürbüz, Hayatı dibine kadar kurcalayan kadın, sorulara o kadar kendinden emin cevaplar verdi ki, herkes şaşırdı.
Kenan Işık, cevapların kaynağını sordu.
Kitaplar... "Steinbeck'in Gazap Üzümleri'ni okudum" dedi. 8 yaşındayken Maksim Gorki'nin Ana'sını okumuş. "Okumasız hayat düşünemiyorum" diye, ruhunun bilgi kapısını araladı. İdeali, kitapları için evinde kütüphane rafı oluşturabilmek.
Nazım Hikmet'in şiiriyle ilgili bir soruda, joker haklarını kullandı da, yüzü düştü. "Üzüldünüz mü?" diye sordu Kenan Işık. "Jokerlerimi kaybettiğime değil, bilgisizliğime üzüldüm" diye karşılık verdi.
Ümmiye Gürbüz yarışmadan 30 bin lira kazandı. Hayata verdiği fireler olmasa, çok daha fazlasını kazanırdı. O kadın, sadece Kenan Işık'ın değil, ekran başındaki izleyicilerin de hayranlığını kazandı. Fukara günlerinin en zengin hazinesi olan kitapların, kendine bahşettiği güzelliğin yansımasıydı alkışlar. Alkışların hak eden insanlara gittiğini gördüğümüz zaman, bizim de gözlerimiz ışıldıyor. Popüler değil, saygın olmanın ta kendisini gördüğümüz zaman, kültürel değerlerin anlamını herkese haykırmak istiyoruz.
Bu meseleden çıkan sonuç...
Hayatın püf noktası; okumak, geceleri yatarken, uyumak için değil,
uyanmak için okumak..”
..
Arz talep gerçeğin de insan iradesi en yüksek merci ise irade oluşumu nasıl, nerede, ne şekilde oluşur, oluşturulur? İrade; İrade ya da istenç, belirli bir yapabilme gücünü ya da itici gücün varlığını belirtmek için kullanılır. Buna bağlı olarak birkaç yönden istenç kavramını belirtmek gerekir: İlk olarak, istencin, özgürlüğü de kendinde barındıran bir isteme durumu olarak tarif edilmesi söz konusudur. İnsanın kendine has bir irade oluşturması var edip sürekli kılması, coğrafya, iklim, müdahili olduğu milletin yönetim şekli, aldığı eğitim, öğretim, eğilimleri ve en önemlisi özgür olması ve özgürlükten anladıklarıdır.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın