İnsan yaşamı boyunca kazanmak ister, meta ve parasal kazançların dışın da akıl kazanmak, akıllı olmak ve bilgi toplamak ister. Hayatın da edindiği ilke ve prensipler, bazısını ön plana çıkarır, bazısı geri de kalır. Kişilerin mensup olduğu aile ve için de bulunduğu soyda alacağı karar ve tercihlerin de etkilidir. Mal, mülk, servet gibi, akıl ve bilgi de aile ve soya bağlanır ve yanılma haline adım atılır. Aileden gelen servet ve itibar, aristokrat kimlik bazılarını uzun süre itibarlı kıldığı gibi bazılarını ise fazlaca zaaf ve yetersizliklerinden dolayı gel aşağı yapar, bayağılaştırır.
Akıl ve bilgi donanımı olmadan, bilgi dağarcığını sürekli geliştirmek adına çaba olmadan insanın aristokrat kimliği zamana orantılı olarak erir, yok olur. Önceki yüz yıllar da feodal yapıdaki yönetimler, kendi içlerin de aile bağlılığı prensibini ön plan da tuttuklarından bireyler de yetersizlikler olsa dahi absorbe etme yolunu seçmişlerdir. 21.Yüz yılı yaşadığımız günümüz de feodal ve din temelli yapılanmalar yok olma arifesindedir. Demokrasi içinde küçük yapı farklılıkları olan halleri, yönetim şekilleri tercih edilmektedir. 18.yüz yıl fransız ihtilali ve sömürgelerin bağımsızlık mücadeleleri, birinci ve ikinci dünya savaşları duruma ve algılama şekline yeni bir boyut kazandırmıştır.
Soydan gelen ve baba oğul mantığıyla devam eden hal bitmektedir.
Günümüz de bazı ülkelerin baba oğul sürekliliğini devam ettirme arzusu olsa da halkın tatmini için demokrasinin vazgeçilmezi seçim yapılmaktadır. Yönetimin başına geçen kişi babadan kalma bu mevkiyi aklı, bilgisi, yetenek ve yetkenliği ile doğru götürme, başarılı olma zorunluluğu vardır. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere aristokrat yapılanma bitmiştir. Aristokrat yapılanma ve devamlılık ülkeler de bir yana aynı aile ve bireylerin oluşturduğu devasal şirketler de dahi uygulama halin de değildir. Şirket zirvesin de olan ailenin büyüğü ve lideri, kendinden sonrası ya da alt kademeler de ki bir konuma aile içinden birini yeterli buluyorsa bu yönde bir tavır sergiler. Aile içinde bu yeterlilikte kimse yoksa, profesyonel bir atama yapılır. Ülkem de yarım asır öncesinde dahi abes kabul edilecek bu tavır yükseliştedir.
Kişi ya da kişilerin ego, kibir durumlarından uzak kurumun başarısını hedef almaları, rakam ve sonuç algısı üst plandadır. Şirketler dahi bu akılcı yaklaşım da iken, ülkem de ve bazı ülkeler de aile içinden biri olsun dayatmasının bilimsel, ekonomik ve başarı düzlemin de yeri kalmamıştır.
^^ “Arthur Schopenhauer” şöyle bir tanımlama yapmıştır;
Üç türlü aristokrasi vardır; birincisi yaş ve kıdem; ikincisi servet; üçüncüsü akıl ve bilgidir En şereflisi sonuncusudur.^^
İster birkaç kişi, isterse birkaç milyar olsun, temelinde yaşayanların mutluluğu var ise akıl ve bilgi hep zirve de ki yerini muhafaza edecek, tercih edilen olacaktır.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın