Anlam kaybı, insanı içeriden destekleyen hiçbir şeyi olmadığında, onun için değerli ve önemli olan dış faktörler kaybolduğunda ortaya çıkmaktadır. Ne kadar çok maddeye, paraya, statüye, mülke, başarıya ve insanlara anlam yüklerse, bu faktörler veya bu insanlar hayatından gittiğinde anlamsızlığa düşüş o kadar derin olmaktadır. Böyle bir deneyim insanı kaygı bozukluğuna ve veya depresyona sürükleyebilmekte, hatta umutsuzluğun kollarına itebilmektedir.
Bu durumu yaşamış veya yaşamakta olan herkes, çabucak duygularının kurbanı olduğunu bilir. Ruhunun karanlık gölgelerini, hayal kırıklığını, acıyı, ızdırabı, terk edilmeyi, umutsuzluğu, içsel yalnızlığı, kederi, cesaretsizliği ve boşvermişliği, hatta yaşam yorgunluğunu belki de artık bir çözüm bulamadığı için kurtuluş olarak gördüğü ölüme özlemi bilir. Çünkü varoluşunu değerli kılan hiçbir şey kalmadığını düşünmektedir. Kişinin kendi varlığının algısı grotesk bir şekilde çarpıtılmıştır. Anlam kaybı gerçekliği dönüştürür ve etkilenen kişiyi gerçeklikten izole eder.
Anlam kaybetmek kendini kaybetmektir.
Hiç kimse bu varoluşu tehdit edici deneyimi gönüllü olarak seçmez. Yine de, bu durumla ve duruma bağlı düşünce ve duygularla yüzleşmeyi başarırsa, bu durumun da bir anlam taşıdığını anlayacaktır. Karanlık, ışığın doğal zıddıdır. Biri diğeri olmadan var olamaz ve karanlığını bilmeyen bir insanın asla derinliği olmaz. Her şerde bir hayır mutlaka vardır.
Peki, anlam yitirildiğinde tekrar nasıl bulunur?
Kaybolan şey nasıl yeniden tasarlanır? Anlamsızlığı karakterize eden boşluğa nasıl içerik kazandırılır? İnsan kendisini nasıl (yeniden) bulur?
Öncelikle kişinin kim olduğu ve nasıl biri olmak istediği, ile ilgili net bir fikri, kendi kimliğinin farkındalığı olmalı; otonom, hedef odaklı, anlamlı eyleminin etkisinin bilincine ihtiyaç duymaktadır.
Bunlar insanda anlam duygusunu oluşturmaktadır. Dışarıdan gelen ama hiç bir şey, sadece ve tek insanın içindeki inşa gücü kendisini etkili hissedebilmesi için gerekli olan öz yeterlilik hissini vermektedir.
Ondan sonra insan dünyayı anlamlı, anlaşılır, tasarlanabilir ve yaşamaya değer olarak deneyimler.
Anlam kaybının her aşaması ve anlamı yeniden bulmak, mücadele gerektiren bir olgunlaşma eylemidir, yeni bir deneyim dünyasına geçiştir: ayrılmak zorunda olduğu dünya gibi bu da zamanla sınırlı ve geçicidir. Adım tamamlandığında, yaşama isteği, hayata bağlanma geri gelmektedir.
Bu nedenle, her olgunlaşma adımı kendi içinde anlamlıdır, çünkü bununla insan başa çıktığında, kendisi ve yaşamı hakkında daha yüksek bir farkındalık kazanmaktadır.
Anlam kaybı yönetilemiyorsa, vazgeçme ile sonuçlanmaktadır. Bu da, onu seçen kişi için anlamlı olabilmektedir…
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG
VE AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın