“ALİ ŞAMİL” toplam 110 santim boyunda da yüreğinin boyu ele avuca sığamayacak kadar büyük,kocaman.Abdullah Dilo bey araştırıp yazmış, aynı haliyle bende yazıma alıyorum. Kısacık yazı da anlatılanlara bakıpta kahraman dememek mümkün değil. Savaş yılları sadece acıları çoğaltmaz, açlık ve yokluk da zirveye tırmanır. Boy belki küçük ama prenses hanesinde ye iç yat, ara da birkaç soytarlık. Ali Şamil kocaman yüreğiyle kenara atmış bu pembeli hayatı ve cepheye, vatan mücadelesine gönüllü katılmış, yazıda da okuyacaksınız, gitmesi de kolay değil ama güzel bir strateji kullanmış. Bugün vatanımız da özgür yaşıyorsak Ali Şamil ve hikayeleri bizlere ulaşamamış milyonlarca ecdat mücadelesi sayesin de.
“Abdullah Dilo” anlatımıyla Ali Şamil ;
<< 1 metre 10 santimdi ALİ ŞAMİL. Enver Paşa'ya hediye edilmişti.
Köle gibi.
Zoraki “soytarı” yaptılar onu…
Garip garip kıyafetler giydirdiler.
Kadınları, çocukları falan güldürdü.
Birinci Dünya Savaşı'nda çarşı karışınca, Enver Paşa apar topar İstanbul’dan ayrıldı, biraz da onları eğlendirsin diye Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan’ın sarayına verdi Ali Şamil’i…
Sultan’ın eşi İsmail Hakkı Bey mert adamdı; tavla arkadaşı yaptı bu küçük insanı, ezdirmedi, alay ettirmedi, kolladı.
Gel zaman git zaman… Milli Mücadele başladı. Yurtseverler Anadolu’ya akıyordu.
Padişah’ın damadı İsmail Hakkı Bey de onlardan biriydi. Eşinden bile gizlemek zorunda olduğu niyetini Ali Şamil’e çıtlatmıştı, güya vedalaşmak için…
Pişman oldu.
Çünkü kocaman yürekli küçük insan alenen tehdit etmişti,
"Ya beni de götürürsün ya da niyetini Sultan’a anlatır, senin gidişini de engellerim!"
Kuş tüyü yataklarını, bir kuş sütü eksik mutfaklarını geride bırakıp sahte kimlikler, köylü kıyafetleriyle maceraya atıldılar, işgal kontrollerini aşıp Adapazarı üzerinden Ankara’ya ulaştılar. Haberi vardı Mustafa Kemal’in… Çağırdı. Gittiler. Hayatımın en unutulmaz akşamıydı, dediği akşamı yaşadı Ali Şamil… Mustafa Kemal’le kadeh tokuşturdu. Sonra üç sene İsmail Hakkı Bey nereye Ali Şamil oraya, kah su taşıma kah telgraf kah boyu kadar tüfek, elinden ne geliyorsa ama hep cephede… Kelle koltukta yaşadı, İzmir’e girenlerin hemen arkasındaydı.
O göğsünde sallanan, İstiklal Madalyası. Nedir dersen. Günümüzün gönüllü soytarıları kavrayamaz.
Bu ruhtur Kurtuluş savaşı… 19 Mayıs.
Ve Osmanlı’da “gülünen” Ali Şamil, Cumhuriyet’te “Güler” soyadını aldı.
9 Eylül’de girdiği İzmir’den ayrılmak istemedi, Basmane Garı'nda memur yaptılar onu.
O şimdi, İzmir-Bornova-Altındağ Kokluca Mezarlığında.>>
Ne boy ne de soy, kocaman yürekli insanlarımız olduğu sürece, hep başımız dik, hep bayrağımız gönler de dalgalanacak.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın