Önyargılarımız hayatımız da ki çok önemli etkileşim kaynağımızdır. Bir çok etkileşimimiz doğru çıksa da önyargı sahibi olmak tehlikeli ve kötüdür. İyi olabilme ihtimaline hiç şans vermeyiz. İyi olma halini, hallerini yok kabul ederiz. Süreç tamamlandığın da belki hatamızı fark ederiz ama zaman yoktur, geri dönüş şansımız kalmamıştır.
Çocukluk yıllarımdan hatırlarım ‘’Kartal Tibet’’in baş rolünü üstlendiği ‘’TARKAN’’ sinema filmlerini çokca izlemişimdir. Bu filmlerde ki bazı sahnelerden olsa gerek, ahtapot deniz yaratığını kötü, itici bulurum. Sinema filmi anlatımı içinde birkaç kötü sahne de esas oğlan tarkanı öldüresiye sarması, öldürmeye teşebbüs etmesi aklım da kalan. Yıllar geçti, bu deniz ürünü ve faydalı olduğu söylenen ahtapotu tatmış dahi değilim. Yeni okuduğum yazılardan birinde ahtapotla ilgili şu bilgi, benim bir ÖNYARGI’mı daha yok etti.
<< Ahtapot Anneliği..!!
Ahtapotların anneliği hiçbir canlının anneliğine benzemez.
Dişi bir Ahtapot çiftleşmeden sonra bir oyuk bularak oraya yerleşir.
Yumurtlamaya başlar ve yumurtlama işlemi bittikten sonra kuluçkaya yatar. Her ne pahasına olursa olsun yuvasını terk etmez yavrular yumurtadan çıkmadan açlığa dayanamazsa birkaç kolunu yer ve bu şekilde tüm yavrular yumurtadan çıkıncaya kadar hayatta kalır ve yumurtaları korur.
Ancak uzun süren kuluçka dönemi onu aç ve bitkin bırakır tüm yavrular yumurtadan çıkınca oda yuvasında can verir.
Bu yüzdendir ki hiçbir dişi ahtapot yavrularının büyüdüğünü göremez >>
Ahtapot neden yazıma konu edildi, anlaşıldı sanırım. Konumuz önyargı, olabildiğince çok konu da bilgi ve deneyimlerimize dair öngörü sahibi olmamız, güzel bir kazanımdır. Önyargı ise bilmeden, anlaman, araştırmadan, öğrenmeden karar vermemiz yıkımdır, zarardır, hatadır.
Benim bu masum örneğimden yola çıkıp, yakınlarınıza, tanıdıklarınıza, arkadaşlarınıza karşı önyargı oluşturmanın hayatınızın ilerleyen safhaların da telafisi mümkün olmayan pişmanlıklarınıza sahip olabilir. Öngörülerimiz ise hep kazançlı, karlı çıkmamıza sebeptir. Konu, nesne ya da kişi üzerin de bir defadan fazla analiz yapmamızı, daha iyi düşünmemizi sağlar. Karar verme süremizin uzunluğundan başka hiçbir negatifliği, zararı yoktur, pişmanlıklarımıza sebep olmaz.
İçinde olduğumuz çağın iletişim imkanları ve bilgiye ulaşma kolaylığını pozitif gereklerle kullana bilirsek, zor yoktur, kararlarımızın tümün de doğruya en yakını buluruz, yakalarız. Bu doğru kararlarımız ise bizi makam, mevki, para sahibi yapar mı bilemem, mutlu ve huzurlu yapacağı kesin.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın