İncilay ÖZDEMİR
Öyle bir sevdadır ki Yeşilçam, ağacının yüreğinde kök salıp, büyüdükçe büyüyen, nesilden nesile akıp giden... Bir kara sevda misali ... Ne kadar acı yaşatsa, ağlatsa, içimizi yaksa da vazgeçilmez olan. Ardından buruk tebessüm bırakan , bir sevda masalı ...
Sinemamızdan öyle yönetmenler gelip geçmiştir ki, bunlar dünyanın hiç bir sinemasında yoktur. Bir Semih Evin, senaryosuz olarak, sette sigara kutusunun arkasına diyalog yazıp film çekebilmiştir. Hangi ülkenin Guinnes Rekorlar Kitabı'na geçen Safa Önal gibi bir senaristi vardır? Metin Erksan'ın çektiği Yılanların Öcü ve Acı Hayat, Memduh Ün'ün çektiği Üç Arkadaş, Zıkkımın Kökü, Yılmaz Güney'in çektiği Arkadaş, Ertem Göreç'in çektiği Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar gibi baş yapıtlarımızı kimbilir kaçar kez seyrettik?
Geçtiğimiz ay, kaybettiğimiz, yeri doldurulamayacak bir Yeşilçam yönetmeni de Oğuz Gözen olmuştur. Türk Sineması'nın cefakar olduğu kadar pratikliğiyle de ün yapmış yönetmeni Gözen. Klaket kullanmadan, dekupaj yapmadan, senaryoya dip notu almadan, her şeyi kafasına hapsederek film çekmiş ve sinemamızın en fazla film çeken yönetmenleri arasına katılmıştır. Hatta aynı mekanlarda, aynı oyuncularla, klaketsiz olarak , iç içe çektiği iki filmi de vardır. Üstelik filmlerini üç dört gün gibi kısa sürede, hiçbir teknik hata yapmadan çekebilmiştir. Bunları yapabilen bir yönetmen dünya sinemasında var mıdır?
Türk Sineması, sektörün en kriz yaşadığı dönemlerinde bile, peş peşe filmler üretmeyi başararak, hem sinema emekçilerinin yüzünü güldürmüş, hem de gelecek nesillere eserler bırakmıştır. Özgün çalışmalarında, her zaman fikir önderliğini de yapmış, birbirinden ilginç projelere imza atmıştır. Sinemaya girdiği ilk yıllarda daha idealist olduğunu, daha sanatsal filmler çekmeye çalıştığını, daha sonra ise, ticari filmlere yöneldiğini dile getirmiştir.
Sinemaya olan vefası öyle büyük olmuştur ki, ömrünün son nefesine kadar üretmiş, çalışmış, çalışmıştır. Vefatının üç ay öncesinde, son filmi Yağmurlu Gecede Gülperi'yi çekmiştir. Bir zamanlar Şehir Tiyatroları'nın genç yönetmeni, aldığı sahne edebini, disiplinini sürdürmüş, bu adabı elden bırakmamış, yeni yetişmekte olan sanatçı adaylarına örnek olmuştur. kendisi, film setini mabed bilmiş, Yeşilçam'ı adeta kutsamıştır.
Türk Sinemasının belki de zor şartları, daha yaratıcı ve pratik sanatçılar yetiştirmemize sebep olmuştur. Böyle şahsına münhasır yönetmenler, senaristler, yokluktan var eden mucit prodüksiyon amirleri kazandırmıştır bizlere. Sinemayı ayakta tutmaya çalışan, ama ondan aynı vefayı göremeden bu dünyadan göçüp giden, nice kahramanlar yaratmıştır Türk Sineması.
Benim ise hayatımın anlamı, Oğuz Gözen olmuştur. Onu tanıdığım için kendimi şanslı saydığım, hayat arkadaşım, can yoldaşım ve ustam olan kişi...Bana kocaman bir dünya sunan ve varlığımın oluşumunu sağlayan hayat rehberim . Bazen güneşli, bazen yağmurlu günlerde, el ele, güllerin, dikenlerin arasından yürüdüğüm yol arkadaşım. Yıldızların kaybolduğu karanlık gecelerdeki ışığım o benim. Böyle bir sevda masalı işte...
Türk Sineması'nın 101. Yılında tüm ustalara selam olsun ve teşekkürler Oğuz Gözen, ışıklar içinde uyu ...
Yorum Yazın