BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?
Ben 1954 yılında Fatih Şehremini’de dünyaya geldim. Çocukluğum, Fatih’te çok güzel bir mahallede geçti. Arnavutların, Lazların, Tatarların, Çerkezlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin beraber olduğu bir platonun içerisinde geçti. Aslen Erzurumluyum. İlk, Orta ve Lise eğitimimi Fatih’te tamamladım.2 yıl Tıp,2 yıl Edebiyat Tarih Bölümünü, 4 yılda İktisat ve Ticaret Fakültesi okudum.
SANAT AŞKI NE ZAMAN BAŞLADI?
Gülmeye başlıyor… Çocuk yaşlarda vardı o aşk… Okul gecelerinde çıkıp taklit yapıyor, skeçlerde oynuyordum. 6 yaşındaydım ve Gülhane’ye gidip İsmail Hakkı Dümbüllü’yü seyrettim. Sahnesine hayran olmuştum. Ve onun gibi olmayı hayal etmiştim. Aradan tam olarak bir yıl geçmişti. 7-8 yaşlarında iken bizim komşumuz vardı. Ohannes abi Ermeni bir komşumuzdu. Benim bu yeteneğimi fark edince Fatih'te kurulan bir bayram yerine gitmiştik. Orada çadır tiyatrosu vardı. O tiyatroda ilk defa orta oyunu seyrettim. Yine böyle bir etkinlik esnasında sahnenin arkasında dolaşıyordum. İsmail Dümbüllü beni gördü ‘’Ne istiyorsun evladım’’ dedi. ‘Vallahi ben de senin gibi olmak istiyorum. Kömürlükte Karagöz Hacivat oynatıyorum. En büyük hayalim senin gibi sahneye çıkmak’ diye yanıt verdim.
İSMAİL DÜMBÜLLÜ İLE AYNI SAHNEDEYDİM
‘Gel o zaman, bugün sahne tozunu yutacaksın’ dedi. Belime bir kuşak bağladılar, bir de çarık geçirdiler. O gün o oyunu oynayacak çocuk gelememiş anladığım kadarıyla. Şimdi sahneye çıkacaksın Senin omzuna dokundukları zaman çıkacaksın ama, bana name getireceksin yani bir mektup getireceksin. Ben sahne arkasında sıra beklerken bana bir de teneke atacaksın dedi. Şaşırmıştım. Eskiden kavuklular çıkmadan önce, sanki bir efektmiş gibi insanların dikkatini çekmek için sahneye teneke yuvarlarmış. Ben o tenekeyi de yuvarladım. Bir de köpek taklidi yapmıştım. Alkışlar kıyamet gibi. İlk sahne tozunu böyle yutmuştum.
PEKİ SONRA NELER OLDU?
İsmail Hakkı Dümbüllü gibi bir duayen ile aynı sahnede olmak benim için gerçekten büyük bir şanstı. Düşünsenize 7 yaşındasınız ve Tiyatro ustasıyla aynı sahnedesiniz. Bu benim için çok büyük bir şanstı. İlk, orta ve lise de okul gecelerine çıkıyor. Piyes, parodi ve taklitler yapmaya devam ediyordum. Okulun gözde öğrencileri arasındaydım. 1973 yılında lisede öğrenciyken okul arkadaşım Abdullah Karaman ile Kızılay Gül Kamer Düğün salonlarına 2 li komedyen olarak sahneye çıkmaya başladık. Biz sahneye çıktığımızda izleyici gülme krizine giriyordu. Büyük alkış alıyorduk.
ÖZTÜRK SERENGİL’İN TRT’DE SUNDUĞU PROGRAMDA BİRİNCİ OLDUM
NASIL ŞÖHRET OLDUNUZ?
1976 yılında ben Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyken TRT’de Öztürk Serengil’in sunduğu ‘Gülünüz Güldürünüz’isimli programı vardı. O programa yarışmacı olarak katıldım. 30.000 kişi arasından ilk 5000'e, 5000’den ilk 100 derken ben o yarışma programının birincisi olmuşum. Toto Karaca, Adile Naşit, Erol Günaydın, Uğur Böcekleri, Kayhan Yıldızoğlu, Huysuz Virjin, Cevat Kurtuluş, Gazanfer Özcan, Müjdat Gezen, Uğur Böceği Ercan gibi önemli isimlerin oluşturduğu bir jürisi olan yarışmaydı. Bunların hepsi aynı zamanda bizim hocalarımızdı. Ben yarışmadan sonra Öztürk Serengil ile ki benim ustamdır, 4-5 sene birlikte ikili olarak çalıştık. Sonra tek çalışmaya başladım. Öztürk abi Finlandiya’ya gitmişti. O tek çalışmalarımda Müzeyyen Senar, Zeki Müren Neşe Karaböcek gibi birçok önemli isimle çalıştık. Merhum Öztürk Serengil benim hocamdır. Gar, Çakıl, Maksim, Ankara Başkent Gazinosu gibi birçok yerde beraber çalıştık. Ben onun çırağıyım. Ondan çok şey öğrendim. Nurlar içinde uyusun.
YEŞİLÇAM SERÜVENİNİZ NASIL BAŞLADI?
1983-84 yıllarında ilk defa Altın Kelebek ödülü aldım. Yılın en iyi komedyeni seçildim. İlk defa 1977 senesinde TRT'nin ilk dizisi olan Tarık Buğra'nın “İbiş'in Rüyası” adlı oyununda bir Rum delikanlısını oynamıştım. Münir Özkul ve Meral Zeren başroldeydi. Onun dışında film olarak Yılmaz Atadeniz ile ‘Çaycılar Kralı’ ve ‘Gemilerde Talim Var’ diye iki tane filmde başrol oynadım yine Ümit Efekan’ın yönetmenliğini yaptığı Küçük Emrah ile “Can Evimden Vurdular” filminde oynadım. “Bay E” isminde bir filmde oynadım. Bunun dışında birçok yan rollerde oynadım.
İLK DEFA LP ÇIKARAN KOMEDYEN BENİM
OYUNCULUK, SUNUCULUK DIŞINDA BİR DE ŞARKICILIK YÖNÜNÜZ VAR NELER SÖYLEMEK İSTER SİNİZ?
1981 yılında ilk defa LP çıkaran komedyen benim. Fakat ondan önce Türk folklor kurumunda folklor eğitimi aldım. Onun dışında Tıp Fakültesi’nde okurken Orhan Dağlı ile bağlama ve halk müziği korolarında çalıştım. Sevgili Coşkun Demir ile Timur Selçuk‘tan solfej dersleri aldım ve korosunda çalıştım. O yıllarda belediye konservatuvarı sınavını kazandım. Yıldız Kenter hocam oldum. 1970 ve 1980 yılları arasında siyasi olaylar ve çatışmalar her şeyi birbirine kattığı yıllarda program yapmaya devam ettim. İlk defa 1981’de fuarda sahne aldım. Kamuran Akkor, Edip Akbayram gibi değerli sanatçılarla çalıştım. 1983’te Ekici Över ile çalıştım. Neşe Karaböcek, Barış Manço, Nil Burak ile şovlar yaptık. O aralar Demirel’in, Ecevit’in ve o dönemki siyasetçilerin taklidini yapıyordum. Süleyman Demirel bana şapkasını Turgut Özal’da kravatını hediye etmişti. 1986’da Aşure adında bir albüm çıkarttık. Emre Plaktan 1994 yılında Deniz Gözlüm adlı albümümü çıkarttım. 2013 yılında en son albümün çıktı. Ben sahnede şarkı hep söylüyordum.
SİYASİLERDEN ALDIĞINIZ O EŞYALARI SİZDE DURUYOR MU?
Evet duruyor… Onları evimin en güzel yerinde muhafaza ediyorum. Zeki Müren ile aynı sahneyi paylaşıyorduk. Onun taklitini iyi yaptığımı söyleyerek bana bir ceketini hediye etmişti. Onu terzide daraltıp yıllarca sahnede giydim. O cekette duruyor.
YENİ NESİL TAKLİT VE ŞOV PROGRAMLARINI NASIL BULUYORSUNUZ?
Ata Demirer’i severim. Ben Metin Akpınar’ın devamıyım. Çünkü tek başına taklit yapıyorsun tek başına meddahlık yapıyorsun. Böylelikle bana çok destek vermiştir. Ata Demirer’de benim devamımdır. Hem konuşur hem de müzisyendir.
Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
RÖPORTAJ: Habib BABAR
Yorum Yazın