Birçokantibiyotiğin bakterilere karşı etkisiz kaldığını ifade eden Dr. Yılancıoğlu, “Bakteriler genetik bir takım mekanizmalar kullanarak, taşıdıkları direnç genlerini paylaşabilirler, bu şekilde birden çok antibiyotiğe karşı direnç geliştirmiş bakterilerin ortaya çıkması tesadüf değildir ” dedi.
Dirençli bakteri popülasyonunun başlangıçta az olduğunu ancak yanlış ve yoğun kullanılan antibiyotik tedavilerinin sonucunda duyarlı bakterilerin yerine dirençli bakterilerin geçtiğini ifade eden Yılancıoğlu, “Direnç gelişimi sonucunda kullanılan antibiyotiklerin bakterileri öldürme yeteneklerini kaybettiklerini, bu şekilde tedaviye yanıtsız enfeksiyonların oluştuğunu ve hastaların basit enfeksiyon etkenlerine karşı savunmasız kaldıklarını, bu sürecin hastanın ölümüne yol açabilecek önemli bir sorun olduğunu” ifade etti.
Dr. Yılancıoğlu, antibiyotiklerin yoğun kullanıldıkları hastane gibi ortamlarda daha fazla dirençli bakteri türünün gelişeceğini ifade etti:“Hastaneler antibiyotik direncinin temel kaynağı olarak gösterilebilir. Özellikle yoğun bakım ünitelerinde yüksek miktarda antibiyotik kullanımının ortaya çıkardığı dirençli bakteri enfeksiyonu sonucunda yaşamını yitiren heryıl binlerce hastanın olduğu bilinmektedir. Yüksek miktarda antibiyotik kullanımı milyarlarca bakteri arasında bir bakterinin mutasyon geçirerek dirençli duruma dönüşmesini sağlayacak ardından, seçilim sonucunda bu dirençli bakteri ortamın tek hakimi konumuna gelecektir. Kısacası antibiyotik kullanımının yoğun olduğu yerlerde dirençli bakterilerle daha fazla karşılaşılmaktadır. Bunun dışında yaşlı bakım evleri ve kontrolsüz, gereksiz antibiyotik kullanımı dirençli bakterinin yayılmasına yol açmaktadır” diye sözlerine devam etti.
“YENİ ANTİBİYOTİK KEŞİFLERİ DURMA NOKTASINA GELDİ, ELDEKİ SİLAHLAR TÜKENİYOR”
Yrd. Doç. Dr. Yılancıoğlu, antibiyotiklerin ilk keşfinden itibaren dirençli bakterilerin ortaya çıktığının, ilerleyen yıllarda da yeni antibiyotiklerin üretildiğini sözlerine ekledi.Bakterilerin, üretilen bu antibiyotiklere karşı da direnç kazandığını kaydeden, Dr. Yılancıoğlu, şu şekilde devam etti:“Son 20 yılda yavaşlayan yeni antibiyotik keşifleri, son zamanlarda durma noktasına gelmiştir. Gelecekte yeni antibiyotik üretimine dair bir umut görülmemektedir. Birçok ilaç firmasının antibiyotik çalışmalarını rafa kaldırmasının en büyük nedeni bu alanda yaşanan kısır döngüdür. Yeni birkaç antibiyotik elbette keşfedilecektir fakat bir ilacın geliştirilmesi kimi zaman 30-40 yılı bulabilmektedir, bu sebeple acele çözümlere ihtiyaç doğmaktadır. Dirençli bakterilere karşı hiçbir zaman yeni antibiyotik çözüm değildir. Bu strateji bir noktada çökmeye mahkumdur.Dirençli bakteri gelişimi şu noktadan sonra önlenemez bir süreçtir. Bunun yanısıra yeni antibiyotik üretmek de çok pahalı ve meşakkatli bir iştir. Geçmişte birçok antibiyotiğin üretildiğni ve hemen hemen hepsine karşı direnç geliştiğini göz önünde bulundurursak. Yeni bir stratejiye gereksinim olduğu ortadadır. Bu sebeple özellikle birlikte kullanıldıklarında etkinlikleri artan antibiyotik kombinasyonlarının keşfedilerek, hem direnç gelişiminin önüne geçilebilecek hemde şu an tedavisi mümkün olmayan çoklu antibiyotik dirençli bakteri türlerinin yol açtığı enfeksiyonlar tedavi edilebilecektir.
“ANTİBİYOTİK DİRENCİNE KARŞI EN ETKİLİ STRATEJİ SİNERJİSTİK KOMBİNASYONLAR”
Üsküdar Üniversitesi, Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Kaan Yılancıoğlu, çoklu ilaç direnci gösteren bakteriler üzerinde yaptıkları çalışmalar ışığında, sinerjistik (birlikte kullanıldıklarında etkinlikleri artan antibiyotik kombinasyonları) antibiyotik ilaç kombinasyonlarının, özellikle hastane enfeksiyonuna yol açan, dirençli patojenik bakteri türlerine karşı verilen şavaşta önemli bir silah olacağının altını çizerek, yeni antibiyotiklerin keşfinin uzun zaman alan, pahalı bir süreç olduğunu, bu gibi kombinasyonel ilaç araştırmalarının gelecekte daha da önem kazanacağını vurguladı. Aynı zamanda, GOSB Teknopark’ta kurulmuş, artan mikrobiyal direnç problemine karşı, yeni ve etkili sinerjistik ilaç kombinasyonları ve terapi seçeneklerine yönelik patent başvurularına sahip bir ilaç araştırma ve geliştirme firmasının kurucusu olan Dr. Yılancıoğlu, medikal biyoteknoloji alanında ülkemiz bilim insanlarının daha aktif tutum sergilemesi gerektiğini söylererek, özellikle teknoloji transferi konusunda çalışmaların yapılması ve en yakın zamanda ülkemize ait bir kombinasyonel antibiyotiğin ticarileştirilmesi gerekliliğini vurguladı.
Emrah BABAR
Yorum Yazın