Bir dönüşümün hikayesi…
Kitabın yazarı kızı Ayşe Beril Altıner’ın 14 yıllık bir araştırmanın sonucu, roman tadında yazdığı kitabı ‘Hayal Varsa’, bir siyasetçinin, eski bir bakanın siyasi yaşamının değil, olanakları çok kısıtlı bir köyde doğan, elektrik olmasa da hayallerinin ışığıyla aydınlanan yolu takip eden Şinasi’nin öyküsü. ‘Hayal Varsa’ yokluktan varlığa, karanlıktan aydınlığa, kaybedişten kazanmaya, travmadan yenilenmeye dönüşümün hikayesi.
Hayatı isyansız, keşkesiz, amasız yaşamak… Hayatla aynı yöne akmak…
‘Hayal Varsa’ bir adım sonrasında, ‘orada ne var?’ın merakı, iyiye, ileriye gitmenin tutkusu, ‘ben kendimi en iyi nasıl gerçekleştiririm’in sorgusu, şartlardan bağımsız hep büyük bir hayalin varlığı, kendine inanışın öyküsü… ‘Şinasi’nin, hayatındaki hiçbir sorunu engel olarak görmemesinin, sorunu giderene kadar yaratıcı çözümcülükle yaklaşmasının da kaynağı buydu.
Küçük Şinasi’nin çamurdan yaptığı radyodan ‘dinledikleri’, güttüğü inekleri kaybetme pahasına gözünü kapatıp kurduğu hayalleri, 4 km’lik ilkokul yolunda kaybettiği ve hayatındaki ilk ve tek medeniyet temsilcisi olan ucu silgili kaleminin simgeledikleri, belki de Büyük Şinasi’nin kaydettiği başarılarının temel taşlarıydı.
Merakı mirasa dönüştü…
Hayata karşı büyük bir merakla yaklaşan Beril, babasının yaşam öyküsünü kaleme alışının da bir merakla başladığını söylüyor. ‘’Bana sağladığından çok daha farklı şartlara doğmuş olan babamın kendi yaşam arkında nasıl olup da bunca mesafeyi kat ettiğini hep merak etmiştim. Başta sadece kendi merakımı gidermek içgüdüsüyle başlayan bu sohbetler on dört yıllık bir süreçte sekil değiştirdi. Babam için hazırladığım bir armağan ve kendi çocuklarıma nerden geldiklerini anlatan bir mirasa dönüştü.’’
‘‘Aslında genç Türkiye’nin değişim ve dönüşümünün bir yansıması…’’
Beril Altıner, kitabının akışta kalmaya inanan, umutla beslenen, kendini en iyi şekilde gerçekleştirmek isteyen herkese, özellikle de gençlere umut, bir yaşam kılavuzu olmasını diliyor. Kitabın sadece babasının değil, aslında çok önemli bir neslin hayatını içerdiğinin de altını çiziyor: ‘‘Babam, onunla eş zamanlı ve benzer koşullarda doğan pek çok insan gibi, aslında hayal kurmanın bile neredeyse imkânsız olduğu bir dönemde doğmuştu. Sadece bir evlat olarak değil, üç çocuk sahibi bir anne olarak merak ettim. Hayatta başarı nasıl elde ediliyordu? Sorunların üstesinden nasıl geliniyordu? Mutluluk denen şeyin sırrı neydi? Ve belki de en önemlisi, sadece hiçlerin olduğu bir ortamda hayaller nereden besleniyordu? Bana canımdan yakın babamın biyografisini yazmak için yola çıkmışken, çok geçmeden bunun genç Türkiye Cumhuriyeti'nin değişim ve dönüşümünün bir yansıması olduğunu da görmeye başladım. Bu kitapta, sadece bir çocuğun veya gencin değil, bir neslin yaşadığı sıkıntıları ve başarıları ele almış oldum. Aynı zamanda kaderin babama sunduğu hayat sürprizlerini onun nasıl yönettiğini gördüm. Yazarken önemli dersler çıkardım. Umarım bu kitap tüm okuyucularımız için geçmişin ışığında bugünümüzü anlamamıza ve yarınımızı şekillendirmemize yardımcı olacak bir çeşit kılavuz olur.’’
82 yaşındaki Şinasi Altıner, memleket ve dünya meselelerine hic eksilmeyen merak ve ilgisiyle, Ankara’daki evinde eşi Sevim Altıner’le elinden geldiğince yaşının keyfini, dedeliğinin tadını çıkarmaya, sportif ve dinamik kalmaya özen gösteriyor. Sürekli öğrenmeye, zamanı yakalamaya, yeni nesilleri anlamaya, günün şartlarına ayak uydurmaya, gelişmeye, kendini güncellemeye odaklanıyor.
Kitabın yazarı, travmanın aslında en çok etkilediği kahramanı olunca...
Kitabın yazarı olmanın yanı sıra hikayenin başrol oyuncularından biri olan Beril 3.5 yaşındayken, öğrencisi tarafından öldürülen annesiyle gömdüğü derin sessizliğini de ilk kez bu kitapla bozuyor. O dönemdeki bebek Beril’in duygularını, travmasını maalesef başkalarının tanıklığıyla yazsa da, bu dile getirişin bir son değil, başlangıç olduğunu biliyor. Babasının yaşam öyküsünün sınırları dışına çıkmamaya özen gösterirken içindeki fırtınayı, babasının yaşadığı trajediye saygı göstererek geriye çekiyor. Kendi çocuğunu hayata getirdikten sonra iki çocuğu evlat edinmesine sebep olan bu kaybediş, biliyor ki başka bir hikayenin konusu… Yıllar içinde yaşananları sindiren, sükunetle anlamlandırmayı öğrenen Beril, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına, yaşadıklarının, karşılaştıklarının illa bir sebebi olduğuna inanıyor. Yaşam yolculuğunda bu sebepleri keşfetmeye, elinden geldiğince kendi payına düşeni yapmaya çalışıyor.
Yorum Yazın