80’Lİ YILLARDA ‘EMİNE’TÜKÜNÜZLE ORTALIĞI KASIP KAVURMUŞTUNUZ ALBÜM NE KADAR SATMIŞTI?
Evet bu albümüm müzik dünyasında rekorlara imza atmıştı… Eminem türküsü herkesin dilindeydi… İlk yıl aşağı yukarı 4 milyon 700 bin... Ama sonraki iki-üç yıl içinde o rakam 7-8 milyonu buldu. Benim türküm Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da da çok sevildi. O yıllar Türkiye’ye gelen turistler “Oy Oy Emine”yi söylerdi. O dönemin magazin gazetelerinde sıkça yer alırdı bununla ilgili haberler. Mesela UEFA Başkanı Türkiye’ye gelecek, ağzından çıkan ilk söz “Oy Oy Emine”... Duymuş yani. Avrupa’da ilk duyulan türkümüzdür. Gerçi hala dillerden düşmüyor.
SİZE UZAYLI LAKABINI KİM KOYDU?
Müzik şirketimde Murat isminde bir gazeteci vardı. O arada birilerine kızdım, öfkelendim ve ‘Bunlar insansa ben uzaylıyım’dedim… Bu sözü kullandıktan bir gün sonra gazete manşetinde ‘Mustafa Topaloğlu, ben uzaydan geldim’ manşeti vardı… Bu haberden hemen sonra ‘Kafayı yemiş, Mustafa Topaloğlu uçtu’ söylemleri başladı… O günkü gazeteciler de bana geyik muhabbetiyle geliyordu hep. Geyiğe geyikle cevap veriyordum. Aslan gibi sorular sormuyorlardı ki aslan gibi cevap vereyim. Yok “UFO gördün mü?”, yok “Uzaylıları tanıyor musun?”... Nasıl cevap verilir bunlara? Ben insan ufkunu genişletmek istedim. İnsanlar dünyada yaşıyor tamam da dünya nerede? Uzay denilen boşlukta değil mi? Hepimiz uzayda yaşıyoruz. Kardeşim ufkunuzu, özgürlük alanlarınızı genişletin. Bunu algılayamadılar işte… Uzaylı diye bir kenara itildim. Onunla iş yapma, o uzaylı dediler. Bağırlarına basmaları gerekirken anlamadıkları için beni uzaklaştırdılar. Bu uzaylı lakabı bana çok zarar verdi anlayacağınız.
UZAYLI LAKABI BANA YAPIŞINCA BENDE ONU BIRAKMAK İSTEMEDİM’
İnsanların yüzde 80’inin de bildiği gibi geçmişte güzel şarkılar yaptık. ‘Uzaylı’ konusundan sonra bir yanlış anlaşılma oldu, o da bana zarar verdi. ‘Uzaylı’ lakabı bana yapışınca, ben de onu bırakmak istemedim. Çünkü her gittiğim programda gençler ‘Bizi de uzaya götür’ diye bağırıyordu. İnsanlar bu espriyi sevdi diye düşündüm. Ancak bunu gerçek sananlar beni sürgüne gönderdi. Beni anlamayanlar tarafından sürgün edildim. Rahmetli annem bile köyden geldi, ‘Oğlum seni ben doğurdum, niye böyle diyorlar?’ dedi. Çok zorluklar yaşadım. Yeni şarkımın adı ‘Sürgün Yedim’. Beni sürgüne götüren anlayış, işte bu yanlış anlaşılmalar oldu.”
VERMEK İSTEDİĞİNİZ MESAJ NEYDİ?
Aslında bana yapışan bu lakap ile birçok mesaj vermek istedim. Amacım İnsanların özgürlük sınırlarını genişletmek, uzayda yaşadıklarının bilincine vardırmak. Yani hepimiz uzayda yaşıyoruz aslında ama insanlar farkında değildi. Bu büyük bir ders... Bu büyük bir özgürlük anlayışı. Neresinden bakarsan bak, nerede olursan ol, özgürce düşünmek... Bunları söylüyorum diye bana “uçuk kaçık” dediler, “deli bu” dediler ya.
HAYATINIZDA YALAN KONUŞTUĞUNUZ OLDU MU?
Ben hayatım boyunca hep aferin almaya çalıştım. Hayatım boyunca bir yalan söyledim o da eğitimim için oldu. Amcama giderek beni babam yolladı, ortaokula yazdır dedim. Sonra babamlar çarşıya gelince benim yalanım ortaya çıktı. Babam benim hafız olmamı istiyordu. Babamı kırmamak için hafız oldum. Hem babamın istediğini yaptım hem de okula gittim.
KURDUĞUNUZ ŞİRKETİNİZDEN PARA KAZANDINIZ MI?
Kazandım tabi ki…Ancak kazandığım paralarla aileme bir katkım olmadı. Sadece kız kardeşime bir ev aldım o kadar. Prestij Müzik'i ben kurdum. Kazandığım paraları sanatçıların albümlerine harcadım. Mahsun Kırmızıgül, Alişan, Özcan Deniz ve Haluk Levent... Unkapanı'nda bestekarlara yapılan adaletsizliği görünce şirket kurdum. Unkapanı'na bir düzen getirdim, ünlü olmama rağmen yerde izmarit topluyordum. Şirketimde kardeşim ve arkadaşına hisse verdim. Ben Amerika'ya gittim onlar da şirketin adı Nokta'ydı onu Prestij yapmışlar. İkisi birleşince benden çok söz hakları oluyordu ve kardeşimde imza yetkisi vardı. Kardeşim iyi niyetli biriydi ama etrafındakiler o imza yetkisini ona kötü kullandırdı. Sahibi olduğum şirkette bir anda kendimi çalışan olarak buldum. Kendi kurduğum şirkette hisse sahibi olmadım.
MAHSUN KIRMIZIGÜL'Ü BİZ KEŞFETTİK
Ben bunu çok sonra öğrendim. İmza yetkisi verdiğim için beni şirketten ayırmışlar. Kardeşimle başkalarına uyduğu için yıllarca aramızda kırgınlık oldu. Şirketin değeri 50 milyon TL. Şirkette kardeşimin, Mahsun Kırmızıgül'ün ve Burhan Aydemir'in odası vardı. Benim için bir oda yapmamışlar. Bütün kazancımı oraya harcadım. Durumu gördüğümde de yok olacaklar demiştim ve öyle de oldu. 3 ay içinde her şey bitti. Mahsun Kırmızıgül'ü biz keşfettik. O da bir gün gelip beni şirketimden edenlerin arasındaydı. Keşke böyle yapmasalardı, üzüldüm. Bu hatalar olmasaydı bu şirket çok büyürdü.
YENİ ÇALIŞMANIZ İLE İLGİLİ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Bu son çalışmamı profesyonel bir ekiple gecemizi gündüzümüze katarak hazırladık. İnanıyorum bu şarkım 2024 yılına damgasını vuracak. Bu eserimi yaşanmış bir öyküden derlendirdim.
PRESTİJ MESELESİ FİLMİ İÇİN NELER SÖYLEMEK İSTER SİNİZ?
Prestij Meselesi’nin özünde anılar var. Bir de benin hatıralarım var. Film olduğu için kendi yaşantılarını yazdılar ama oraya gelen kadar benim bir yaşantım var. Mahsun, ‘seni ikinci bölümde anlatız’ dedi. Vermeye gelince, verdiklerimize bakınca ölçülemez bir yerde… Gerçek değeri görmediğini düşündüğüm için ‘Sürgün Yedim’ şarkısını yazdım. Bu kadar emeğin karşılığı böyle olmamalıydı, zaten bir karşılık bekleyerek yapmamıştım ama bu durum bana manevi olarak da çok büyük zarar verdi. Hayatta zorun zoru var ya, işte zorun zorunu yaşadım ve hiç belli etmedim. Bunu yansıtmadım, yansıtsaydım yanlış anlarlardı. ‘Keşke şunu yapmasaydım’ dediğim hiçbir şey yok. Çünkü geçmiş hatıralarımız eksiğimiz bile olsa bizimdir. Geçmişi yargılarsan kaderi yargılarsın. Kaderi yargılarsan Allah’ın yazısını yargılarsın, bu çok büyük günahtır. Bu nedenle sabırla bekledim ve isyan etmedim, hep üzüldüm.
RÖPORTAJ: Habib BABAR
Yorum Yazın