© Haber Caddesi 2021

MÜZİKTE DE ORGANİĞE DÖNÜLÜYOR!..

Soner Olgun efsanesini yıllardır duyarım radyocu ve tiyatrocu arkadaşlarımdan. ’Mutlaka tanımalısın’ derler her fırsatta. Yeni albümü ’Sevda Diye Bir Kuş’ piyasaya çıkmışken, kapısını çaldım ve sordum; ’Nasıl oluyor da 15 yıldır kapalı gişe söylüyorsunuz?’

Bitmeyen, sonu olmayan bir kitap gibi, bitirdiğinizde yeniden okumaya başlarsanız bambaşka öykülerle karşılaşabilirsiniz... Kibar, aydın, entelektüel ve hoş bir adam Soner Olgun. İlk kez karşılaştık; bahçedeki hanımeli kokularını soluyarak, güzel eşinin yaptığı nefis çayı içerek başladık sohbete. Çok ilginç bir rekoru var, (basında, magazinde boy boy yer almamasına rağmen) Patika adlı gece kulübünde tam 15 yıldır sahneye çıkıyor; üstelik hiçbir hafta sonu boş geçmemiş! Nasıl başardı merak ediyorum, albümleri nasıl bu kadar çok sattı, bunca zamandır nasıl korudu popülerliğini? Nasıl oluyor da her ideolojiden dinleyicisi var? Suya sabuna dokunmayan bir adam mı yoksa? Sohbetin ilk dakikasında çözüverdim sırrını, çünkü Soner Olgun 'biricik'... Şöyle söyleyeyim onun gibi 50 erkek daha olsa ülkede sırtımız yere gelmez...

- Her ideolojiden insan var sizi sevenler arasında, bu da ilginç!


Dinleyicilerim tarafından yapılmış en güzel iltifat, 'Sen Türkiye'nin gökkuşağısın' demeleri. Bunu çok önemsiyorum çünkü ülkenin bütün kültürel ve doğal mirasının sahibiyim. Türkiye'de kültürel birikim olarak ne varsa çok önemsiyorum. Dünyanın artık kültürel olarak kurtulabileceğini düşünüyorum, ekonomik olarak hiç de parlak olmadıkları ortada. Dünya açısından da böyle, ülkemiz açısından da... Ülkelerin uzlaşmayı da barışı da kültürel olarak bulacaklarını sanıyorum. Yıllardır anlatmaya çalıştığım şey bu. Çok güzel uzlaşılabildiğini, en azından müzikal ortamda uzlaşılabildiğini, ben ve dinleyicim kanıtladık.


- Gelenekler ve kültürel miras pek de kimsenin umurunda değil gibi.


Genel olarak her şey basına yansıdığı gibi değil. Öyle olmadığını biliyorum. Öyle olsaydı, benim 20 yıldır yaşama ihtimalim yoktu bu 'piyasada'. Basın beni çok az gösterdi. Çok gösterilenlerin de kamudan çok da ilgi görmediklerini biliyoruz. Birtakım toplum mühendisleri manipülasyonlar yapıyor. Birçok alanda olduğu gibi, kültürel anlamda da geçerli. Bir şeyden emin oldum bu süreçte, dinleyicim ve ben 20 yıldır bir yürüyüş içindeyiz. Alternatif bir kültürel boyutta yürüyoruz. Hiç eksilme olmuyor, beraber büyüyor, gelişiyor, araştırıyoruz. Geleneklerden kopuldu deniyor, oysa gelenekler değişiyor. Ben 'gelenekler ayağımıza vurulmuş prangalar değil bizim yol göstericimizdir' felsefesini önemserim. Ustalar geleneği reddetmez.


- Modernleşmedeyse küçümsenir gelenekler.


Gelenekselleşmeden uzaklaşmanın yarattığı karikatürü hep beraber izliyoruz. Çocukluğumdan beri soframız için çok önemli olan, Türk mutfağının değişmez lezzetleri soğan, sarımsak, sebze ve meyve son yirmi yıldır, 'Sağlık için bir numaralı çözümler' diyerek gözümüze sokuluyor. Modern zamanların en büyük karikatürü doğaya dönmek ve organikleşmedir. Hep beraber gözlüyoruz bu komediyi.


- Birbirimizi mi kandırıyoruz 'domatesi' keşfetmiş gibi yaparak?


Endüstriyel anlamda kandırıyoruz. Kandırmalar bu açıdan gerekli. Son yirmi yıldır herkese estetik ameliyatlar öneriliyor. Biz de bu ameliyatlar bu kadar pompalanırken, Fashion TV'deki defilelere bakın, oradaki mankenlerin birinde bile estetik yok.


- Doğru, meme de yaptırmıyorlar. Sanırım onlarda teknoloji bizdeki kadar hızlı gelişmedi!


(Gülüyor) Endüstriyel gazlamalar artık normal oldu. Pazarlama çağında yaşıyoruz. Geçen yıl zayıflamak için de altın çilek öneriliyordu, bu yıl ortada yok.


- Şuursuzluk hali bu...


Tarih boyunca, daha doğrusu kendi tarihim boyunca, bir erkek olarak hiçbir estetik burunlu hanımefendiyi güzel bulmadım. Güzellikten de iyi anlarım zira ülkenin ilk fotoğraf editörlerinden biriyim. Uluslararası sanat direktörleriyle çalıştım. İlk 'franchising' dergisinde görev aldım.


- Aa hangisiydi o?


Playboy. Estetiğe dayalı bir dergidir, herkesin aklına başka şeyler gelebilir ama içerik olarak farklıdır. Başka birçok derginin de Türkiye ayağında yönetici olarak görev yaptım. Hasbelkader bir fikrim var, üstelik Güzel Sanatlar mezunuyum. Yani estetik bilimiyle alakalı, teknik ve teorik olarak fikrim var. 90-60-90'ların bittiğini anlattık yıllarca. Birçok alan çıktı zamanla, birçok endüstriyel kazanç çıktı. Şimdi de vazgeçtiğimiz 'organik' meselesine geri dönmek yine endüstri haline geldi. Süreci takip edin, zamanla nasıl manipüle edildik bakın. Müzikte de böyle olduğunu rahatlıkla iddia ediyorum. Açıkçası kendi halimde bağımsız bir çizgim olsun istedim. Ülkenin 'bağımsız'larından biriyim.


- Arkanızda biri oldu mu hiç?


Hiçbir piyasayla, lobiyle yakınlaşmadım, sanatçı gölgesine sığınmadım, hiçbir kliğin içinde yer almadım. Bağımsız olmaya çalıştım. Bütün o dayatılan müziklere ilgi 'teenager' düzeyinde sürüyor ama aklı başında herkes bizimki gibi alternatif işlere meğerse ilgi gösterecekmiş. Bunu da gözlemiş olduk, müzikte de organiğe dönülüyor.


- Organiksiniz yani!


Yaptığımız albümde hiçbir yapaylık yok, her şey canlı olarak en değerli sanatçılar tarafından çalındı, ben de 'Şu şarkı tutsun' diye hiçbir mühendislik numarası yapmadım. Hesap yapmadım, kendi şarkılarımı koydum, iki türkü ve bir nihavend makamında şarkı koydum. 'Allah Allah Soner Olgun da tuttu' diye şaşıranlar varmış. Açıkçası tutan Soner Olgun değil, tuttu çünkü organiğe dönüş var.


- Ne oldu da organiğe dönüldü?


Bu diyalektik bir dönüşümdür. Bir şeyler yükselir, manipülasyon ya da dayatmayla öne sürülenlerin bir süre sonra pek de matah olmadığı anlaşılır. Lütfen takip edin, 'Bakın ne güzel olacaksınız' diye estetik ameliyatları pazarlayan kanallar var.


- Üstelik kadınların böyle bir sıkıntıya girmelerini anlamak mümkün değil, hiçbir kadın bir erkek tarafından 'Senin göğüslerin küçük, evlenemeyiz' diye reddedilmemiştir ki!


Olmaz öyle şey. Tam tersi, hiçbir erkek kendi doğası gereği sarkmış bir hanımefendinin göğsüne kötü yaklaşmaz. Onda kendi yaşanmışlığını kendi kırışıklarını görür. Etkilenebilen, yaşı ne olursa olsun kafası 'ergen' bir kesimdir, onlar çok etkilenir bu işlerden ama geçer! Başka bir tespit de şu, 80'li yıllarda yetişen bir gençlik vardı. Benim kuşak çok şikayet etmiştir onlardan. Ama şimdiki gençlik aynı gençlik değil, şimdikiler arayışta. Çok güzel üniversiteli arkadaşlarım var, çok şey paylaşıyoruz. Hiç böyle dertleri yok. Kızlarımız kendilerine güvenliler ve eminim hiçbiri silikon yaptırmayacak.


- Kendinizi ozan olarak görüyor musunuz?


Estağfurullah demek lazım burada, insanlar bunu söylüyor ama utanıyorum. Şarkı yazmak, şiir yazmak ozanlık olarak nitelenecekse ozanım ama yüklenen mana biraz ağır. Hak edip etmediğimi bilemem.


- Sohbetinizi dinlemeye bayılıyor seyirciniz, öyle duydum...


Sağ olsunlar, fikir üretmeye çalışıyorum hangi konu olursa olsun. Aydın olma güdüsüyle yetiştim, olabildim mi tartışılır. Olan bitenle ilgiliyim. Fikrimi de her zaman paylaşmaya çalışıyorum. Farklı çevrelerden saygı görüyorum kısmı çok keyifli ama bu nötr olduğum için değil. Hiçbir zaman kokmaz bulaşmaz tavşan olmadım hatta suya sabuna dokunurum. Çünkü suya sabuna dokunmayanın kirli olduğunu düşünürüm. Dokunacaksın ki temizleneceksin.


- Sanatçıların fikir üretmek gibi bir dertleri yok.


Nasıl sanatçı olunuyor o zaman? Fikir üretmeyen sanatçı olmaz.


- Sadece yaptığı her neyse, onu yapması yetmez mi?


Öyle düşünmüyorum. Sanat okulu okudum, bana öyle öğretilmedi. Sanatçı dünyayı yeniden yorumlayan, kendince önermelerde bulunan insandır. Yolu ne olursa olsun, ifade biçimi edebiyattır, resimdir, heykeldir. Mutlaka dünyayı, durumları kendince yorumlayıp yeni bir şey söylemelidir. Ona sanatçı demeliyiz. Şarkı söyleyen birine sanatçı dendiği dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Sanatla ilgili iş yapmaktadır.


- Şarkıcıyım demek kötü mü, sanki şarkıcıyım deyince küçümseneceklermiş gibi...


Şarkıcılık çok saygın bir meslektir, bu işi yapıyorum, hasbelkader çalgıcıyım da. İkisiyle de gurur duyuyorum. Kolumdaki bilekliği 20 yıldır işte bunun için takıyorum. Hiç çıkarmadım, çalgıcılığımın ifadesidir. Bilek dayanmaz derler, 8-10 saat çaldığım oluyor. Ama bu sanatla ilgili bir iştir. 'Sağlıkçıyım' diyen biri belki hastanede sekreterdir ama doktor değildir. Sağlık sektöründedir...


- İşini sevmiyor kimse...


İşiyle övünmemek büyük hastalık. Yaptığı iş insanın hayatıdır. Mutlu olmak için üç kriter gerekir. Yaptığı bir iş olacak, sevdiği biri olacak, geleceğe dair ümidi olacak. Yaptığınız işi hayatınızın keyfi haline getiremiyorsanız, yandınız. Bu benim 32. işim. Fethiye'de pansiyonculukla başladım. Ancak öyle iyi yaptım ki hala anlatırlar. Gazeteciliğe de kazara girdim ama kötü yapmadım, canımı dişime kattım.

 
- Popüler kültürü reddediyor musunuz?


İlgiliyim, sadece içinde olmak istemem.


- Siz popülersiniz ama 20 yıldır seyircinize seslenebiliyorsunuz.


Popüler olmak değil popülist olmak tehlikelidir. Bir sanatçı popülist olmaya çalışmaz. Popüler olmak isteyebilir. En temel mesele ne istediğini bilmek. Çok şöhretli birinin yaşama biçimini tercih etmem. Felsefe, tiyatro, sinema, makro anlamda politika, şiir konuşulur benim dostluk ortamlarımda.

Yüksek sanatın karşılığı yok


- Bırakıp gitmek geldi mi içinizden, Fazıl Say gibi öfkelenip gitmek istediniz mi memleketten?


Hayır, sadece zaman zaman Fethiye'ye gitmeyi özlüyorum. Fazıl dünya çapında bir sanatçı, onun sanatının takdir edilmesi daha zor. Yüksek sanatın karşılığının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.


- Gazeteleri takip ediyor musunuz? Eski bir gazetecisiniz, kimleri takip ediyor, seviyorsunuz?


Birçok gazete alıyorum ama bunu gazeteleri yaşatmak için değil, köşedeki gazeteci Hasan Abi'yi yaşatmak için alıyorum. Satışı çok düştü, üzülüyorum ve ısrarla ondan alıyorum.


- Yazmanız için teklif var mı gazetelerden?


Var ama bir rutine giremem, bir de günlük mevzulara yönelik yazma isteğimi yitirdim. Şiiri kendim için yazıyorum, onlar benim. Üstelik hala şiirin peşindeyim... Denemelerim var, yayınlatır mıyım, bilmiyorum.

Soner Olgun'un sırları
- Sahnede hiç dalga geçmedim. Ortalama 5-6 saat sahnedeyim, 7-8 saat kaldığım da oluyor.
- Sahne er meydanıdır, işimi çok ciddiye alırım.
- Hata olmaz sahnede,  yaparsam da söylerim.
- Repertuarım çok iyi.
- Samimiyim.

ELİF AKTUĞ
AKŞAMPAZAR

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER