© Haber Caddesi 2021

KONNİCHİ WA!. NİPPON (MERHABA JAPONYA)

YAZI DİZİSİ:1 Aslında çok ama çok uzun bir yolculuktu, Türkiye’den kuş uçusu 8552 kilometre uzakta ki bir uzak doğu ülkesi olan Japonya.. Uçakla non-stop ortalama 11 saatti… Saat farkı olarak Türkiye’den 6 saat ileride bir ülkeydi, Jet-Lag denilen vücudun biyolojik saati ile dış saatin uyum sağlayamaması sonucu vücutta bir tür sersemlik, uykusuzluk, şaşkınlık yaşanması ihtimali hemen hemen %70 oranındaydı…

Tabiki tüm bunları göze aldık, maaile Japonya’ya, gidiyorduk,  çünkü en küçük oğlumuz Berkay Tokyo’daydı, uzun bir eğitim sonrası Japon filolog olmuş ve Yüksek lisansını Japon hükümetinden burslu olarak Tokyo Üniversitesinde tamamlamış, sonrada orada işe yerleşerek, Türkiye’ye dönmemişti… Oğlumuzun yaşadığı yerleri görmek, onun soluduğu havayı solumak, için heyecanlıydık…

Dubai aktarmalı gittik, çok uzun bir yolculuktu, Türkiye - Dubai 4 saat, Dubai - Tokyo 11 saat olmak üzere tam 16 saatimiz havada geçti… Elbette uçak şirketi insan güvenliği için hertürlü tedbiri alıyordu, Jet-lag’a yakalanmamaları için, Uçak havalanır havalanmaz tüm perdeler kapandı, ışıklar karartıldı…  Demiştim uzun bir yolculuk diye, uyumaya çalıştım ama uyuyamadım, Kolumdaki saate göre sabah 11.00 olması gerekliydi… ama Narita havaalanına indiğimizde hava kararmak üzereydi, alandaki dev dijital saate baktığımda ise saat 17.00 olmuştu.

Daha uçaktan inip havaalanı binası ile bağlantıyı sağlayan tünelden çıkar çıkmaz karşımıza dev bir pano çıktı WELCOME TO JAPAN, (Japonya’ya hoşgeldiniz) sıcak bir karşılamaydı, karşımızda hepsi güleryüzlü, karşımızda eğilen, ingilizce konuşarak bizi pasaport polisine yönlendiren kibar görevliler vardı, ters olan hiçbirşey yoktu, herkes kibar, saygılı ve görevini yapıyordu, pasaport polisine vardığımızda, İngilizce hoşgeldiniz dedi, Pasaportlarımızı kontrol ettikten sonra bir kamera ile fotoğrafımızı çekip, parmak izlerimizi aldı ve teşekkür ederek pasaportumuzu iade etti,

Bavullarımızı alıp Narita Havaalanınnı dış hatlar salonuna geçtiğimizde dışarıda gelenleri karşılayan birsürü minyon tipli insanlarla karşılaştık ve kalabalıktan bir sesle irkildim Baba, Baba… kafamı döndürdüğümde oğlumdu bizleri karşılayan, karşılıklı sarılmalar, heleki ki  Eşim ile oğlunun birbirine sarılması insanı duygulandırıyordu….Berkay bizim için hazırlıklar yapmıştı, orada Passo kart denilen bizdeki İstanbul kart (Akbil) benzeyen bir kart verdi, içinide bir miktar para ile doldurmuştu, bu ne dedim, bu olmadan seyahat edemezsiniz, bu kartı heryerde kullanır, hatta otomatlardan içecek dahi alabilirsiniz dedi…Sudan çıkmış balığa dönmüş gibiydim, Türkçe’den vazgeçtim, İngilizce bile çok azdı, heryerde Japon Alfabesi ile yazılmış birsürü tabela vardı ve ağır ağır istasyona doğru ilermeye başladık,sonramı… bekleyin devamı geliyor…

DEVAM EDECEK...

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER