KEMAL SUNAL'IN YÜZÜNE TELEFONU KAPATTIM
RÖPORTAJOnu 'Umudumuz Şaban', 'Baba Bizi Eversene' ve 'Ah Nerede' gibi akıllara kazınan 'Yeşilçam' filmleriyle tanıdık. Muhteşem güzelliği ve oyunculuğuyla bir döneme damga vurdu Serpil Nur… Oyunculuğun yanı sıra şarkıcılığıyla da gazinolarda fırtınalar estiren Nur, müzik dünyasının birçok ünlü ismiyle aynı sahneyi paylaştı… Yeşilçam’da başlayan seks film furyası nedeniyle beyaz perdeden uzaklaşmak zorunda kalan Serpil Nur, uzun yıllardır gözlerden uzak sakin bir hayat sürdürüyor. Yapmış olduğu başarılı çalışmalarıyla sıkça ,isminden söz ettirmeye devam eden Yeşilçam’ın efsane güzeliyle dününü, bugününü konuştuk. Haydi buyurun keyifli sohbetimize…
BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?
Ben 4 Mayıs 1958 İstanbul doğumluyum… ( Gerçi nüfus cüzdanımda 1954 yazar. Sahneye çıkabilmek için 4 yaş büyütmüştük) Mutlu bir çocukluk hayatından sonra ilkokul sonrasında Fransız Kız Kolejine başladım. Ama şarkıcı olduğum duyulunca okuldan uzaklaştırıldım. Daha sonra Site Kolejine geçiş yaptım. Tabii oradan da mezun olup hayata atıldım… Şarkıcılık hayatım okul çağında söylediğim bir şarkı sonrası Üstün Poyrazoğlu orkestrasının şefi Üstün beyden gelen ısrarlı teklif ile başladı. Sonrasında Fahrettin Aslan gazinolarının kadrolu sanatçısı olarak uzun yıllar Maksim gazinoları bünyesinde çalıştım… (İstanbul Maksim , Ankara Köşk, İzmir Dalyan ) bu döngü böyle gitti… Hayatımın önemli mihenk taşı Behiye Aksoy’dur… Bir nevi annemdi… Ben aslında sahne sanatçısıyım Yeşilçam sonradan girdi hayatıma. Kısa ama, öz akılda kalan klasikleşmiş filmlerde rol aldım . Bu gün hala ilk günkü gibi şevkle seyrediliyor…. Bu da bana inanılmaz bir haz veriyor.
İLK FİLM TEKLİFİNİ ALINCA ÇOK HEYECANLANDIM
PEKİ SİNEMAYA NE ZAMAN NASIL BAŞLADINIZ?
Ben Sinemaya 1975 yılında ‘Ah Nerede Vah Nerede ‘isimli ( Şu sıralarda da yazlık bir dizi olarak çekimine başlanan) filmle başladım. Yakınım ve uzaktan akrabam olan Rahmetli Nilgün Atılgan’a teklif gelmişti… Konuşmalarda benim adımda geçince Arzu film aradı… yapabilir miyim, yapamaz mıyım endişesine kapıldım… Ancak Nilgün’de çok ısrar etti bana ‘ Bende şarkıcıyım… Bu işte sanatın bir diğer yanı, ben yapıyorsan sen hayli hayli yaparsın’dedi… Onun bu sözleri karşısında ne yapacağımı bilemiyordum ve ürkerek kabul ettim. Trabya’da çekimler başlamıştı ve ben setteydim… Heyecan doruktaydı. Bir evde önümde dikiş makinesi ve ilk plan… O kadar sıcak bir ortamdı ki ne heyecan kaldı ne de panik… Tüm ekip bir arada… Tarık Akan, Gülşen Bubikoğlu , Adile Naşit ki onunla olan anılar set bambaşka, Hulusi baba ( Kentmen) Hayati Hamzaoğlu, Halit Akçatepe, Nilgün Atılgan, Aydan Adan ve diğerleri… Şimdilerde sanatçıların karavanları var… O dönemler karavan ne arasın hepimiz bir aradayız… Bir yönetmen düşünün sanatçı koçu gibi… Role giriyor ve seni o yönlendiriyor . İşte bu büyük isim Orhan Aksoy… Molalar beraber, paydoslar beraber, yemekler beraber… Gün içinde çekimi olanda, olmayan da sette.. .Yani günlerce herkes bir aradaydı…İşte o yüzden bu film bu kadar sıcak bu kadar samimi oldu ve ,7’den, 77’ye herkesin kalbine dokundu… Film şimdi bile büyük beğeni ile izleniyor… Haftada en az 3-4 kere muhtelif kanallarda gösteriliyor… Sinemanın Klasikleşmiş filmlerinden biri oldu… Şimdi dizisi o sıcaklığı verebilecek mi acaba, Hepimizin yeri bir şekilde dolar da Adile ablanın yeri asla dolmaz…
FİLMDEN BİR ANINIZI BİZİMLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?
Tarık Akan’ı bayıltıp merdivenlerden taşıma sahnemizdi… Tarık, bildiğiniz gibi baya uzun boyluydu vallahi belimiz koptu dersem yalan olmaz belki 10 prova yapıldı… Çünkü o dönem kartuşlara çekiliyordu ve hatasız olmak zorundaydık… Şimdilerde kameralar hareketli, o zaman nerde kamera sabit yerde tebeşir izleri… Onu aşarsak kadraj dışı olunuyor. Bir taraftan rol, diğer taraftan tebeşir takibi…
KEMAL SUNAL’IN YÜZÜNE TELEFONU KAPATTIM
BU FİLMDEN SONRA NELER OLDU?
Sonra Oksal Pekmezoğlu ‘nun yönetmenliğini yaptığı, ahne çalışmalarımda aynı müzikhollerde birlikte çalıştığım sevgili, Barış Manço’nun başrollerini paylaştığı ‘Baba Beni Eversene’filmi için teklif aldım. İşin içinde Barış Manço olunca hiç düşünmeden teklifi kabul ettim. Filmde Türk Sineması’nın unutulmaz isimlerinde Hulusi Kentmen, başta olmak üzere birçok ünlü isim rol aldı. Yapımcıların dikkatini çekmeye başlamıştım teklif üzerine teklif geliyordu. Bir gün İzmir’de Efes otelinde sahne alıyordum.. Odamın telefonu çaldı arayan şahıs ‘Merhaba, ben Kemal Sunal ‘dedi… İnanmadım birilerinin beni işlettiğini sandım. bende ‘ Buyurun bende Elizabeth Taylor’ deyip kapattım telefonu… Tekrar arandım ‘Neden kapatıyorsunuz teli ‘deyince baktım ki gerçekten hattın ucundaki büyük usta Kemal Sunal’dı… Çok utandım… Kemal Sunal’ın arayacağını tahmin edememiştim. Şaşkındım, çok sevdiğim bir oyuncunun yüzüne telefonu kapatmak beni üzmüştü… Kemal Sunal, Fatma Girik ile birlikte bir yapım şirketi kurmuştu…İkisi de nurlar içinde uyusun. Kemal Sunal, firmalarının ilk projesi ‘Umudumuz Şaban’ı çekeceklerini ve bu filmde benimle oynamak istediğini söyledi… Heyecandan kalbim küt küt atıyordu. .’Neden ben’diye sordum, Kemal bana ‘Neden olmasın’diye karşılık verdi. İyi ki oldu… O filmde klasiklerin arasına girdi…. İnanılmaz bir kadroydu… Yönetmen Kartal Tibet… Okul çağlarımda aşıktım ona… düşünün yıllar sonra onun yönettiği filmde hem de Kemal Sunal ile başroldeyim…
BÜLENT ERSOY VE AİLESİYLE BİRLİKTE AYNI EVDE YAŞADIK
ZEKİ MÜREN İLE AYNI SAHNEYİ PAYLAŞTINIZ, NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Zeki Müren sönmeyen sanat güneşimiz… Birlikte çalışmaktan son derece feyz aldığım büyük usta… Ne çok anımız var… Antalya Derya Motel’de sabahlara kadar sohbetlerimiz, gülmelerimiz, duygusallaşıp ağlamalarımız… Zeki Müren ile çalışmak gerçekten bir onurdu… Onun ilk Gala Gecesi’ne çiçek yollamıştım. Çiçek için bir teşekkür edişi vardı anlatamam… O güzel Türkçesi, kelime hazinesi genişliğiyle… Beni anlata anlata bitiremedi bana erişilmesi güç bir kadın hissini yaşattı. Ayrıca Sevim Tuna, çok sevdiğim bir ablamdı çok çalıştık birlikte. Hele 1 ay Berlin serüvenimiz var ki her günümüz komediydi. Bülent Ersoy ile birlikte çok çalıştık. Çok özel dostluğumuz vardı. Annesi, babası ve ben aynı evde kalırdık…
SİNEMADAN NEDEN KOPTUNUZ?
Sinema defterim Yeşilçam’da biraz açık seçik filmler çekilmeye başladığı dönemde kapandı… O dönem Feri Cansel, Arzu Okay, Aydemir Akbaş’lı filmler gişe rekorları kırmaya başlayınca seks film furyası birçok oyuncu arkadaşımı sinemadan kopardı. Ben sahneme devam etmeye başlamıştım. O dönemler dizi film ve fotoroman furyası da vardı. Fotoromanlarda oynadım. En son Vahdet Vural ile Saklambaç için fotoromanda oynadık.
SONRA NELER YAPTINIZ?
1985 yılında da evlenerek sanat hayatıma noktayı koydum. Oğlum, kızım hayatımdı… Sonra bir kızım daha oldu ne yazık ki onu kaybettim 3 aylıkken o günden sonra gözümün feri söndü dersem yalan olmaz… ama diğer çocuklarım için ayakta kalmak zorundaydım… Ben Antalya Kemer deki yazlık evimi Kışlığa döndürdüm ve hayatımın büyük bir kısmını Kemer de geçiriyorum… Doğduğum doyduğum şehrim İstanbul artık beni çok yoruyor ve tanıyamıyorum İstanbul’u… Her yer yabancı, her yerde Arapça yazılar… Yok benim İstanbul’um bu değil… Buram buram tarih kokan, Kültür şehri olan canım İstanbul’da yeşil kalmamış oksijen yok… Yıllardır Antalya’da yaşıyorum. Antalya Gün haber sitesine köşe yazıları yazmaktayım. Kemer Aktüel de kadınca sohbetler köşesi yaptım. Bir ara Live İstanbul Dergisini çıkarttım. Hatta yakın arkadaşım sevgili Oya Aydoğan son röportajını benim dergime yaptı. Ondan sonraki sayımızda da ölüm haberini verdik mekanı cennet olsun…
SOKAK HAYVANLARI İÇİN KURDUĞUNUZ DERNEK DEVAM EDİYOR MU?
Benim kurduğum Sokak Hayvanları Koruma Derneği (KemHay)’in 8 sene başkanlığını yaptım. Bir sürü sokak canına can olmaya çalıştım. Bu sene sonunda gençlere teslim ettim ve onursal başkan olarak hayvanlarıma bakmaya devam ediyorum . Evde ayrıca 2 kedim var özgürler bahçeye gidip geliyorlar… Köpeğim diyemeyeceğim kızım Sakız 14 yaşında bu yaz sonu melek oldu. Kemer de kalma nedenim birazda onun içindi… Rahat rahat gezinsin denize girsin diye… Herkesin sevgilisi oldu Sakız’ım…
RÖPORTAJ: Habib BABAR
İlginizi Çekebilir