ÇAN EĞRİSİNİ BOZAN BİRİYDİM!..
RÖPORTAJNadide, ’Hayat Aşktan Yana’ adlı yeni albümüyle ezberleri bozacağını söylüyor.
O, 90'ların 'Nadide Sultan'ı değil artık. Üstelik o yılların heyecanıyla bıraktığı konservatuarı 'çan eğrisini bozarak' iyi dereceyle bitirmiş... Nadide'yle değişimini, yeni şarkılarını konuştuk.
PLANLARIN ÖNEMİ YOK!
Hayatının en mutlu dönemini yaşadığını anlatıyor Nadide. Yeni albümü 'Hayat Aşktan Yana' internet sitelerinde tıklanma rekoru kırıyor ve her dinleyen ona övgü dolu sözler yağdırıyor. Müzisyen dostları 'Okuma tekniğin değişmiş' diyerek hayranlıklarını dile getiriyor. Nadide de 'Dinlendikçe demlenecek, demlendikçe güzelleşecek, yıllarca dinlenebilecek şarkılar yaptık' diyor. Nadide'yle yeni albümünü, konservatuar macerasını konuştuk...
'Hayat Aşktan Yana' adlı albümünüzü sizden dinleyelim mi?
Günümüzde bilgisayar seslerinin yoğun olduğu müzikler çok fazla. Tabii ki pop sound'u yakalamak için yıllardır böyle yapıyoruz. Bu albüm için TMC'yle anlaştım ve Mustafa Karahan gibi biriyle çalışmak çok büyük bir şans oldu. Bütün aşamada o ve ekibi oldu. Cesurca davrandık ve aşk şarkılarından oluşan akustik sound'un hakim olduğu bir albüm hazırladık. Son yıllarda alternatif işlere gösterilen ilgi ve sevgi de cesaretimizi artırdı. Bu albümle ezber bozabileceğimizi düşündük. Yüreğime işleyen şarkıları seçtik...
Daha önceki albümlerinizde ekip çalışması yapmıyor muydunuz?
Ekip oluşturmayı çok isterdim ancak çok zordu. İlk çıktığımda 19 yaşındaydım ve öykülerimi başkaları yazıyordu. Sadece oyuncu olarak vardım çünkü plak şirketi ne derse onu yapardık. Sözleşme gereği her şeyi onlara bırakırdık. Dediklerini yapmazsanız da tazminat ödemek zorunda kalırdınız. Çok fazla söz hakkımız yoktu. Ekip olmak çok önemli. Çünkü kendinize objektif olarak bakamazsınız, bir şarkıyla çok yükselirsiniz ama belki de o şarkı halka hiç de hitap edecek bir şarkı değildir. Ekip hem bu açıdan sizi yönlendiriyor hem de alanında uzman kişilerle olunca doğru yerlerle temas kuruyorsunuz. Sonuç olarak şunu anladım ki; gönlümün hissettiği ve sevdiğim şarkıları söylemem en doğrusuymuş. Bu albümde de böyle oldu. Artık kendi öykümü yazıyorum.
GEÇMİŞE TAKILI DEĞİLİM
Çok eski bir söyleşinizde yanlış tanındığınızı söylemişsiniz, plak şirketlerinin yanlış tanıtımları yüzünden mi böyle söylemiştiniz?
Geçmiş, geçmişte kaldı. Eskiye takılıp da yaşayan biri değilim. Aslında anı yaşamak lazım ama ben gelecekte de yaşayan, biraz endişeli biriyim. O yüzden anı yakalamaya çalışıyorum. Mümkün mertebe geçmişi düşünmüyorum. Geçmişte yaşanılanlara yapacak bir şey yok, gelecekte de zaten ne olacağını bilemiyoruz.
Aileniz tıp okumanızı isterken siz ille de konservatuar okumak istemişsiniz, gittiğiniz musiki cemiyetleri yeterli gelmiyor muydu?
Konservatuarda okumayı çok isterdim çünkü çocukluk rüyamdı. Üsküdar ve Marmara Musiki Cemiyeti'ne gittim hatta Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nin müzik bölümünde de okudum. Bir de ortaokul yıllarımda Gündoğdu Duran Hoca ailemi ikna etmiş ve kanun dersleri verirdi ama konservatuarın yeri benim için çok ayrıydı. Ailem tıp ya da genetik üzerine okumamı isterdi. Üniversite sınavının ilk basamağında yüksek bir puan alınca 'Eyvah, meslek lisesinde okuduğum için ayrıca ek puan gelecek ve annemlerin istediği bölümü kazanacağım' dedim. Ve ikinci sınav kağıtlarını yırttım ve birinci basamak sınav sonucuyla konservatuar sınavına girdim ve üçüncülükle kazandım. On beş kişi alınmıştı.
Eve gelip nasıl söylemiştiniz?
Küçüklüğümden beri isteklerinde tutturan bir kızdım, istediğimi yaptırırdım. Hiç istemediler ama mantıklı açıklamalarla kabul ettirdim. Dereceyle girdiğimi öğrenince de benimle gurur duydular. Ancak istemeye istemeye gönderdiler. İşin ilginç yanı annemi de babamın da sanat müziğine hem çok ilgisi hem de çok yetenekleri vardı. Benim ilgim de onlarla başlamıştı.
Peki, sonra ne oldu da okulu bıraktınız?
İlk albümüm çıkmıştı ve çok yoğun konser programlarım oluyordu. O yıl kaydımı dondurdum. Sonraki sene de dondurdum bir sonraki sene de kabul etmediler ve attılar devamsızlıktan.
Yeniden okuma kararını nasıl aldınız?
Birçok ünlü arkadaşım aftan yararlanıp okula dönmüştü. O dönem 'Kendimden küçüklerle mi okuyacağım' diyerek istememiştim. Ama sonra da benden on yaş küçüklerle okudum. Neticede çocukluk hayalimi gerçekleştirmek istedim.
ÖĞRENCİLİK GÜZELDİ
Sizden küçüklerle okumak zor olmuş muydu?
Aksine çok keyifliydi. Çünkü hayata çok farklı bakıyorlardı, cin gibilerdi. Öğrenciliğe doyamadım çünkü öğrenci olmak ve bir şeyler öğrenmek yapıma çok uygun. Öğretmenlerim tarafımdan çok seviliyordum ama öğrenciler tarafından sanırım biraz gıcık bulunuyordum. Sürekli derste soru soran, tam öğle arası verilecekken son anda soru sorup da hocayı yarım saat sınıfta tutan bir öğrenci olunca diğerleri de benim yüzümden beklerdi.
Öğretmenlerle anlaşabiliyor muydunuz? Nasıl buluyorlardı sizi?
Farklı dersler, farklı bakış açısına sahip iki ayrı jenerasyona ait hocalar gördüm. Bazı hocalarım benimle yaşıttı, bu da bana çok ilginç geliyordu. Hocalar beni yere göğe sığdıramıyordu. Birkaç arkadaşım 'Sen okulun çan eğrisini bozuyorsun. Notları yükseltiyorsun, bizden de aynısı istiyorlar' derdi. Hakikaten notlarım çok iyiydi. Hocalar beni örnek gösteriyordu.
OTUZUMDAN SONRA MUTLU OLMAYI ÖĞRENDİM
Albümün adı 'Hayat Aşktan Yana' peki, bugüne kadar hayat hep sizden yana oldu mu?
Aslında şanslıyımdır. Son dönemdeki en büyük şansım TMC'yle çalışmak. Tabii ki hayat her zaman sizden yana olmuyor. İçinizde kötü niyet yerine iyi niyet barındırırsanız başınıza gelen kötü şeyler çabuk gidiyor üzerinizden. Bir iki senedir bu da geçecek demeyi ve otuz yaşlarımdan sonra mutlu olmayı öğrendim.
Aşk sizden yana mıdır?
İstiyoruz, gelsin. Gelirse hoş gelir ama bu ara gelemez çünkü hiç vakit yok. Gece gündüz albümle ilgili çalışıyorum.
Sibel Ateş Yengin
AKŞAM-CUMARTESİ
İlginizi Çekebilir